Bugün sizlerle Bolu’da bulunan ve muhteşem atmosferiyle beni büyüleyen Yedigöller Milli Parkı’nda bir yolculuğa çıkıyoruz.
Nasıl Gidilir?
Yedigöller Milli Parkı’na gitmek için 2 farklı yol var. Biz Ankara’dan Yedigöller’e Bolu üzerinden geçtik ama dileyenler Mengen üzerinden de gelebilir. Şunu belirtmemde fayda var, Mengen yolu iyi değilmiş.
Ankara’dan Bolu’ya otobüs yolculuğuyla yaklaşık olarak 2 saat 15 dakikada vardık. Daha önceden internetten baktığımız bazı sitelerde Yedigöller Milli Parkı’na otogardan dolmuşların olduğunu yazıyordu ama biz Bolu’ya vardığımızda böyle bir şeyin olmadığını ve otostop ya da taksi ile gidebileceğimizi söylediler. Biz de otostop çekmeye başladık, eğer otostop yerine yürümeye çalışsaydık 42-43 kilometreyi yürümek zorunda kalacaktık.
Milli Parkın Yapısı
Göller ve Kamp
Yedigöller isminden de anlayacağımız üzere 7 adet gölümüz var 🙂 Bolu merkezden geldiğimizi düşünürsek sırasıyla Sazlıgöl, İncegöl, Nazlıgöl, Kurugöl, Deringöl, Büyükgöl ve Seringöl karşımıza çıkar. Göller set gölü olmakla birlikte özellikle kampçıların uğrak yeri. 3 gün 2 gece yaptığımız kampı Nazlıgöl’ün kıyısında geçirdik. Nazlıgöl dışında Deringöl ve Büyükgöl’de de çadırlara rastlamak mümkün. Benim tavsiyem Nazlıgöl çünkü küçük kemirgenlere bu gölde rastlamadım. Kamp dışında ise karavanınızla gelebilir veya bungalowlarda (Dağ Evlerinde) kalabilirsiniz.
Orman
Milli Park’a giderken dağlara ve vadilere baktığımızda bizim dikkatimizi çeşit çeşit ağaç ve onların yeşilin ne kadar çeşitlenebilecekse o kadar çeşitli halini almış yaprakları çekmişti. En başta doğu kayını olmak üzere göknar, gürgen, meşe, porsuk, karaçam, sarıçam gibi toplamda 10’u aşkın ağaç türü var. Zaten milli park içinde zaman zaman ağaçların isminin yazdığı tabelalarla karşılaşacaksınız. Bu ağaçlar içinde özellikle 30-40 metreyi bulan boyları ve kül rengi gövdeleriyle doğu kayınları bizi büyüledi.
Yedigöller Milli Parkı, bitki örtüsünün yanında çok sayıda hayvan türüne de ev sahipliği yapmaktadır. Geyik, karaca, kurt, çakal, ayı, domuz ve tilki bunlardan başlıcaları…
Gezilecek Yerler
Göller, Geyik Üreme İstasyonu, Şelale, Dilek Çeşmesi, Pisagor Ağacı. Gülen Kayalar da var ama biz ve kampta tanıştığımız diğer insanlar da gülen kayalardan bir şey anlamış değil 🙂
Ziyaretçiler
Ziyaretçi yoğunluğunun en başta mevsimlere göre farklılık gösterdiğini belirtmekte yarar var. Kışın oldukça soğuk ve sert geçtiği Yedigöller’in bu yüzden ziyaretçileri azalmakla birlikte, karın bu eşsiz doğa ile buluşmasını görmek isteyenler sayesinde ziyaretçileri tükenmiyor. İlkbaharda ise kışın soğuğunun yerini serin bir hava alıyor ve ziyaretçileri de bu sayede artıyor. Özellikle orta yaş grubu ve işinden bunalan insanların akın ettiği bir mekan haline geliyor. Yazın da devam eden bu yoğunluk sonbaharda çoğunluğunu genç kampçıların oluşturduğu bir döneme bırakıyor.
Yoğunluktaki ikinci fark ise hafta içi ve hafta sonu arasındaki ziyaretçi sayısı. Bunda temel etken ise ziyaretçi çoğunluğunu İstanbul ve Ankara’dan gelen insanların oluşturması. Hafta içini tercih etmeniz sizi milli park içindeki trafikten kurtaracaktır.
Tavsiyelerim
Eğer gitmeyi düşünüyorsanız Nisan-Haziran arasında veya sonbaharda gitmeye çalışın. İlkinin nedeni yeşilin her renginin güzel bir havada gözler önüne capcanlı bir şekilde serilmesi, ikincisinin nedeni ise çeşit çeşit ağacın yapraklarının farklı zamanda sararmasıyla oluşan sarı-kahverengi hatta kızıl renkler.
Böyle güzel bir yere gitmişken kesinlikle kalmalısınız. Bence kalacaksanız en güzeli de kamp yapmak. Kamp alanında farklı insanlarla tanışmak ve yardımlaşmak ise sizi daha mutlu bir insan yapacak.
Son olarak otostop bizim son planımızdı fakat aslında otostopta tanıştığımız insanlar bunu aşmamızı sağladı. Yol boyu edilen sohbetler ve yeni insanlar tanımak bizim için güzel ve eğlenceli bir tecrübe oldu.