Yugoslavya bölgesi; günümüz Bosna-Hersek, Hırvatistan, Makedonya, Karadağ, Sırbistan, Kosova ve Slovenya bölgesini kapsamaktadır. Bu bölgeler tarih sahnesinde Roma’dan sonra Büyük Bulgar İmparatorluğu daha sonra Bizans İmparatorluğu ve ardından Sırp İmparatorluğu yönetimine girmiştir. En sonunda 1. Kosova Savaşı ile birlikte Osmanlı Devleti bu bölgenin büyük kısmına hakim olmuştur.
İlk olarak milliyetçi akımların etkisiyle özellikle Sırp Kuvvetleri bu bölgede isyanlar çıkarıp zaferler kazandılar. Osmanlı, bir dönem bu isyanları bastırmışsa da sonunda Sırbistan, özerkliğini almıştır. Bunun devamında zaten Slovenya, Hırvatistan, Bosna-Hersek Osmanlı’dan ayrılmışlardı. Sırbistan ise Berlin Antlaşmasıyla birlikte tam bağımsızlığını kazanmıştı.
İçindekiler
Yugoslavya’nın Kuruluşu
Yugoslavya 1918 yılında kuruldu. Yıkılışına kadar genel anlamda üç farklı yönetim biçimine sahip olmuştur. 2003 yılına kadar yani 85 yıl varlığını sürdürmüş ve tozlu sayfalarda yerini almıştır. Yugoslavya denilen ülke aslında bu bölgedeki Slavların bir konglomerasından ibarettir.
Yugoslavya, 2. Dünya savaşında Mihver Devletleri (Alman-İtalyan-Japon Bloku) tarafından işgal edildi. Bu dönemde yüzbinlerce Sırp ve Bosnalı Müslüman katledildi. Bunlara Romanlar ve Yahudiler de dahildir1. Zaten Yugoslavya tarihinde katliam olayları büyük bir yer kaplamaktadır. Daha sonra Demokratik Federal Yugoslavya adıyla ve ardından 3 yıl sonra Yugoslavya Federal Halk cumhuriyeti ve 1963 yılında da Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti adıyla varlığını sürdürdü.
Tito Yönetimi ve Yugoslavya
2. Dünya savaşında işgale uğrayan Yugoslavya, ayrıntılı taktikler ile yeni bir direniş harekatı başlattı ve ünlü Yugoslav Devlet adamı Josip Broz Tito (babası Hırvat annesi Slovendir) bu bölgedeki halkları birleştirecek yapıcı bir siyasi politika izleyerek bu havanın oluşumunu ve korunmasını sağladı. Zaten Tito’nun yapıcı ve birleştirici tavrı ülkeyi ayakta tutarken onun ölümünden sonra ayrıştırıcı yöneticiler ve ırkçılık olayları ile birlikte Yugoslavya çökmüştür.
Tito yönetimi aslında sosyalist bir yönetimdir. Sosyalist gibi görünmesine rağmen Tito Yugoslavya’sı ekonomide yer yer özel sektörü kullanmış, ABD’den ekonomik ve askeri yardımlar almıştır. Hatta SSCB ile arasına mesafe koymuş ve Doğu Blokundan ayrılıp Bağlantısızlar Blokuna girmiştir. Aslında buradan anlaşılabileceği üzere Tito’nun yeni bir ideoloji çizdiği görülecektir.
Tito yönetimi döneminde bölgedeki bütün halklara özgürlükler tanınmaya çalışıldı. Zira Tito, bu kadar bölgeyi bir arada tutmanın bu tarz bir siyaset yapmak olduğunu düşünüyordu. Bu haklar içerisinde -ülkeden ayrılma dahil olmak üzere- kendi kaderini tayin hakkı bile vardı. Bu tip haklar verilmesi yönetimde çoğunluğu oluşturan Sırpları rahatsız etmiştir.
Yugoslavya’nın Çöküşü
Tito döneminde Yugoslavya, Avrupa’nın en büyük ekonomilerinden biri oldu. Yugoslavya için her şey olumlu gidiyordu lakin dünya tersine dönmüştü. Düzgün ve sağlam bir şekilde ilerleyen ülkeye ne olmuştu da bu hale gelmişti ve gelecekti? Batı ülkelerinin bu tersine dönmede rolleri neydi? Çöküş süreci içerisinde Batılı gizli servisler nasıl cirit atıyorlardı? Bunun gibi olaylar yaşanırken neden medyada pembe diziler vardı? CIA nasıl olurda Yugoslavya’nın 18 ay içinde parçalanacağını ve sivil katliamlar olacağını tüm dünyaya önceden ilan edebiliyordu?(Rapor ile ilgili haber) 1990 yılında Newsweek dergisinin “2000 yılında Avrupa Haritası”nda Büyük Sırbistan Devleti’nin kurulduğu gösterilmişken Bosna-Hersek’in silinmesi nasıl açıklanabilirdi ki?(ilgili haber)
Yugoslavya’nın Akıbeti
Tito’nun ölümü ile 20. yüzyılın sonunda kanlı olaylar vuku buldu. En sonunda ise Yugoslavya 7’ye bölündü. Bu bölünme esnasında en büyük katliamlar Bosna-Hersek’te yapıldı. Bölünme sonrası sadece Sırbistan ve Karadağ Yugoslavya’nın devamını kabul etmiştir. Sonrasında ise Yugoslavya ismi değişip Sırbistan-Karadağ adını aldı. Bunun sonrası ise tahmin edilebileceği üzere 2006’da Karadağ’ın ayrılmasıyla Yugoslavya’nın tarihe gömülmesinden ibarettir. Yugoslavya ile alakalı en son olay ise Kosova’nın Sırbistan’dan ayrılması olmuştur (2008, Kosova Cumhuriyeti).
Aslında bu ayrışmada Sırbistan’ın rolü büyüktür. Sırp tarafı aşırı ırkçı idare tarzıyla Yugoslavya’nın yönetimini üstlenmeye çalışırken diğer bölgeler buna tepki gösteriyordu ve zaten Sırbistan bölümünün bu tutumu Yugoslavya’nın da sonunu getirmiştir.
1988 yılında 20 milyar dolar dış borç ve % 13’lük işsizlik2 oranı ülkeyi yıkıma sürüklemişti. (Karşılaştırmak amacıyla, Türkiye’de 2016 yılında brüt dış borç 411,5 milyar iken 2017 yılı itibari ile işsizlik oranı %12,1’dir. Lakin bu verilerin oluştuğu dönemler farklıdır o yüzden direkt karşılaştırmak yanlış sonuçlara götürebilir.) Halk içinde ekonomik uçurumlar, ırkçıların sahada boy göstermeleri şartları oluşturdu ve Yugoslavya’nın parçalanma sürecine girmesinde etkili oldu.
Yugoslavya’nın dağılma sürecinde ilk gerçekleşen şey ordunun parçalanmasıdır. Belli bir takım paramiliter gruplar ortaya çıkımıştır ve bu gruplar Yugoslavya’nın ordusunu bölmüştür.
Otelin çatısındaki Sırp keskin nişancılardan sivilleri korumak için karşı ateş açan Boşnak Özel Kuvvetler askeri. 6 Nisan 1992, Saraybosna.
Yugoslavya’nın Dağılmasına Batı’nın Etkisi
Daha önce bahsettiğim üzere bu çöküşte Batı’nın etkisi büyüktür:
—Bölgedeki farklı Slav unsurları birbirlerine karşı kışkırtıldı.
—Amerikan Gizli Servisinin Arnavutluk’ta iç karışıklıklara kışkırtıcılık yaptı.
—Birleşmiş Milletler Yugoslavya krizinin çözümünde etkili rol oynamayıp havaya bakmıştır. Hatta bazı müdahaleleri sivil kayıpları bile arttırmıştır. Bosna-Hersek katliamlarında kadın ve çocukların katliamlardan kaçmasına rağmen Batı ülkeleri mültecilere sınırlarını kapatmış ve Birleşmiş Milletler de mültecileri en başta kabul etmemiştir.
—Dönemin Yugoslav Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Borisav Jovic, Amerika Yugoslavya Büyükelçisine: “Etnik temelde silahlı güçler oluşuyor” dediğinde tepki alamadı ve daha sonraları hazırlanmış bir belgeselde bunu şöyle açıklıyor: “Amerikan elçisi bize Hırvat paramiliter güçlerin oluşumuna tolerans göstermemizi önerdi.” Aynı belgeselde Amerika Yugoslavya Büyükelçisi Warren Zimmerman da bulunmakta ve bu olayı doğrulamaktadır. (İlgili belgesel)
Şu artık herkesin kabul ettiği bir gerçektir ve ilgili üniversite bölümlerinde ders olarak okutulmaktadır. Yugoslavya’nın dağılması bir süreci kapsamaktadır ve Batı’nın olaylara müdahalesi yıkıcı bir rol oynamıştır. Bu dağılma sürecinden kendimize pay çıkarmalı ve her tarihi olayda olması gerektiği gibi ders almalıyız.
Yugoslavya’nın dağılması çok önemli bir olaydır ve bunun anlaşılması günümüzün anlaşılmasına dayanak olacaktır. Ben bu yazıyı yazarken Şanlıurfa’da bombalı terör eylemi düzenlendi ve 6 yaşındaki bir çocuk hayatını kaybetti, 17 tane vatandaşımız da hayatını kaybetti. Bu yazıyı onlara ithaf ediyorum…
Son olarak,
Bütün bu Yugoslavya Federasyonun dağılmasında en büyük rolü oynayan Sırbistan başkanı Miloşeviç, 2000 yılında muhalefet zaferini kabul etmedi ve bunun üstüne ciddi protestolara maruz kalıp iktidarı terk etti. Miloşeviç 2001’de iktidarı kötüye kullanmak ve yolsuzluk nedeniyle tutuklanıp Uluslararası Ceza Mahkemesine teslim edildi. Bosna-Hersek’te soykırım yapmak, Hırvatistan ve Kosova’da savaş suçu işlemekle tutuklandı. Mahkemede kendisi bizzat “Yugoslavya’yı Almanya ve Vatikan, Amerikan desteğini arkalarına alarak parçaladılar” dedi ve şahit olarak Bill Clinton ile Tony Blair’i istedi. Ayrıca birçok Sırp yöneticinin Amerika ile pazarlığa oturduğunu da itiraf etti3
Bu arada; kapak fotoğrafında 10 Kasım 1992, Bosna Savaşında Saraybosna’dan güvenli bölgeye giden otobüste oğlu ve eşini, zannediyorum, son kez selamlayan bir babanın elini görüyorsunuz…
Günümüze Yansımalar Yazı Serisi:
1) 1.Abdülhamit’in Ölüm Nedeninin Günümüze Yansımaları
2) Yugoslavya’nın Dağılmasının Günümüze Yansımaları
3) Takiyüddin Rasathanesi’nin Günümüze Yansımaları
4) Hasip Efendi’nin Maaşı ve Günümüze Yansımaları
Kaynakça:
[1] = İrfan Kaya Ülger, Yugoslavya Neden Parçalandı?
[2] = http://www.tarihbilimi.gen.tr/makale/yugoslavya-sosyalist-federal-cumhuriyetinin-dagilmasi/
Güzel bir yazı ancak pek çok yer üstü kapalı geçilmiş. Yemeği yedim ama karnım aç kaldı.
Yüzeysel ve sıkıcı olmayan bir blog yazısı yazmayı amaçlamıştım yahut bilgim yeterli olmadığı için kendimi avutuyorum. İsabetli yorumları beğenmemek elde değil, teşekkür ederim 🙂