Bizim medeniyetimiz gönül medeniyetidir. Gönlün halleri makamlardır. O yüzden bizim musiki makamlarımız pek çoktur. Çünkü her makam bir alemdir. O yüzden makamlara karşı da bir edep vardır. Destur ile girilir makama. Gönül arzu etmelidir ki, kapılar açıla… Taksim de bunun içindir peşrev de. Dinle, serisinde bencileğin makamların gönlüme nasıl dokunduğunu anlatmaya çalışacağım sizlere. Önce kısaca bir teknik bilgi ile başlayalım. Ferahfeza makamının:
a-Durağı: Yegâh perdesidir.
b-Seyri: İnicidir.
c-Güçlüsü: Ferahfezâ inici bir makam olduğu için güçlü, tiz durak Acem perdesidir. Makamın yarım kararı Çargâh çeşnisiyle bu perdede yapılır.
d-Yeden: Kaba Nim Hicaz perdesidir.
e-Donanım: Si için küçük mücenneb bemolü donanıma yazılır. Gerekli değişiklikler eser içinde gösterilir.
f-Dizisi: Aşağıdaki şekillerde de görüldüğü gibi, iki dizinin birleşmesinden meydana belmiştir. Acem Aşiran perdesindeki Çargâh makamı dizisi ve Yegâh perdesindeki Bûselik makamı dizilerinin birlikte kullanılmasıyla, Ferahfeza makamı meydana gelmiştir.
g-Dizinin Seyri: Ferahfeza makamının seyrine genellikle Acem perdesi civarından başlanır. Çargâh perdesine kadar inilerek Çargâh’lı, Dügâh perdesinde Kürdi’li kalışlar yapılır.
Fazlaca genişleme seslerinin kullanılmadığı Ferahfeza makamının bitiş sesleri ise Bûselik dizisi ile olur. Yegâh perdesindeki Bûselik dizisinin sesleri kullanılarak, Yegâh perdesinde karar verilir.
(Tamburi Cemil Bey’in eseri olan Ferahfeza Saz Semaisi’ni dinleyerek okursanız gönül hallerimizden birini daha derinlerde hissetmiş olursunuz.)
Dinle! Bak, bak bir yeni doğan güne sana ne söylemde. Seni boğan karanlık yerini maviliğe bırakıyor, dökülen yapraklar toprağa karışıyor, nilüferlerle doluyor yer yüzü. Kuşlar bir müjde ve heyecan içinde göçüyorlar yeni memleketlerine.
Dur ve dinle!
Bir bebeğin annesine gülümseyişini dinle.
Bir kedinin dizinde uyuyuşunu dinle. Bir gülün kokusunu dinle.
Umudun dalgaları süzülüyor gökyüzüne, kokusu doluyor burnuna.
O en güzel şarkılar, şiirler vardı ya, şimdi hepsi sana doğru. Söyle ey denizin nazlı kızı neden hala kapalı gözlerin, kainat seninle iken nedir bunca keder?
Dur ve
Dinle, hangi sır saklı kalmış mazide? Dinle, hangi akarsu kavuşamamış denizine?
Dinle, hangi gün erişmemiş güneşe. Haydi tut elimi gidelim güneşli günlere.
Dinle, tohumun çürüdüğü andasın şimdi. Filizlendin göğe, yağmurlarda arıdın, güneşte kavruldun, köklerinle tutundun kainata.
Dinle, O kökler ki senin ellerindir, kalemindir, Hürriyetidir vicdanının, umuindundur.
Dur ve dinle!
Şimdi ne yaz ne kış koparabilir seni ait olduğun yerden köklerini sağlam olsun yeter.