(Asayiş Büro Amirliği başkomiseri Z. odasında oturmuş kahvesini yudumlamaktadır. Hızla ve hararetle kapı çalar.)
Memur P. : Efendim girebilir miyim?
Komiser Z. : Ne yaptınız işi? Hallettiniz değil mi?
Memur P. : Efendim halkı örgütleyen bakkalın işini bitirdik ama…
Komiser Z. : Aması ne? Ben istediğim cümlelerden sonra gelen amalardan hiç hoşlanmam bilmez misin?
Memur P. : Efendim… Biz bakkalın işini bitirirken bir çocuk olaya şahit oldu. Biz de mecburen çocuğu paketleyip yanımıza aldık. Efendim bir de şey…
Komiser Z. : Sizi beceriksiz herifler. Bir işi de doğru yapsanız dişimi kıracağım. Başka ne var. Adamakıllı anlat şu işi.
Memur P. : Efendim bir de çocuğun elinde bir telefon vardı. Görür görmez aldık. Kırdık.
Komiser Z. : Demek telefon haa!!! Çocuk yetmedi üstüne üstlük bir de telefon mu var? Budala herifler.
(Başkomiser Z. , Memur P. ‘nin üzerine yürür. Tam tokadı indirecekken ofis telefonunun rahatsız edici sesi duyulur. Z. telefona yönelir. Memur P. derin bir iç çeker.)
Başkomiser Z. : Evet efendim.
Telefondaki şube müdürüdü T.’dir
Müdür T.: Ne yaptınız Z. bakkalın işi tamam mı? Ha bir de şu cep telefonunu aç. Saatlerdir seni arıyorum.
Komiser Z. : Emredersiniz efendim. Bakkalın işi tamam efendim. Yalnız görgü tanığı bir çocuk var.
Müdür T. : Görgü tanığı mı? Görgü tanığı.. Siz benimle dalga mı geçiyorsunuz? Kurtulun o çocuktan Z.
Başkomiser Z. : Ama efendim bir çocuk…
Müdür T. : Kurtulun dedim beceriksiz herifler. KURTULUN.
Başkomiser Z. : Emredersiniz efendim. (Telefon kapanır. Komiser memura döner.)
Başkomiser Z.: ( Sinirli) Gidin çocuğu bir kuytuda gömün.
Memur P. : Ama efendim daha çok küçük bir çocuk
Başkomiser Z.: Sana çocuk kaç yaşında diye sormuyorum ahmak herif. Size çocuktan kurtulun diyorum.
Memur P. : Ama efendim bu kadar küçük bir çocuğun şahitliğini kim önemser?
Başkomiser Z.: Siz beni çıldırtacak mısınız? !! Bakkalın bize karşı olduğunu herkes biliyor. Değil bir çocuk, bir sinek aleyhimize bir şey yapsa zaten ihale bize kalacak. Hem bu çocuk herhangi bir çocuk. Dünyada onun gibi baş belası en az milyonlarcası daha var. Bir sümüklü velet içim kendimi tehlikeye atamam. Haa bir de şu telefonumu prize tak. Şarjı bitmiş.
Memur P. : Takamam efendim
Başkomiser Z.: Nasıl takamazsın.!
Memur P. : Elektrikler kesik efendim.
Başkomiser Z.: Ulan sizi bana sayıyla mı veriyorlar. Taksit taksit söylüyor bir de.. Neyse ben müdürün yanına gidince telefonu onun ofisinde takarım şarja. Alık alık bakma da şimdi git dediğimi yap.
Memur P. : Neyi efendim
Başkomiser Z.: Nasıl neyi budala herif!!! Git çocuktan kurtul.
Memur P. : Yapamam efendim. Hem elleri küçücük hem de gözlerini gördüm. Yapamam…
Başkomiser Z.: Ahh!!. Anlaşılan siz bu işi beceremeyeceksiniz. Çocuk nerde!
Memur P. : Yan odada
Başkomiser Z.: Paket mi?
Memur P. : Torbada paket efendim.
Başkomiser Z.: Bana bir araba ayarla. Peketi ırmağa atacağız.
Memur P. : Ama efendim… O daha…
(Komiser cebinden altıpatları çıkarır. Memurun alnına dayar)
Başkomiser Z.: Akşam çocuklarının yüzünü tekrar görmek istiyorsan çeneni kapa ve dediklerimi yap!!! Daha gidip müdüre malumat vereceğim.
(Memur başkomiserin dediklerini mecburen yapar.)
Komiser, ırmağın en yüksek, en ücra yerine geldiğinde, bir torbada ağlamaktan baygın düşen çocuğu, uçurumdan aşağı yuvarlar. Ne çocuğun yüzünü görmüştür. Ne de torbayı uçurumdan aşağı bırakırken gözlerini açmıştır. Bilakis görmemek için gözlerini sımsıkı yummuştur. Yalnızca…Yalnızca torba suya çarptığında çıkan o ses…O sesi unutmak zamanını alsa da zor olmayacaktır. Elleriyse yıllardır, kendisinin olamayacak kadar çok kirlenmiştir.
Komiser Z. işi bittiğinde Müdür T.’nin ofisinin yolunu tutar. Kısa süre içerisinde müdürle karşılıklı kahve yudumlamaya başlamıştır. Tüm bu hengamenin arasında komiser Z. telefonunu şarja takmış, açılmasını beklemektedir.
Müdür, komiserden birçok konuda da malumat alır. İşi bittiğinde komisere kapıya kadar eşlik eder. Ancak müdürün ofisinden çıkınca telefona bakabilen Komiser Z. ; Emin adımlarla geri döner. Israrla müdürün kapısını tekrar çalar.
Müdür az önce kilitlediği kapıyı homurdanarak tekrar açar.
Müdür T. : (Sinirli) Ne var Z. Siz adama kafayı mı……
Müdür T. daha sözünü bitiremeden, komiser revolveri çıkarıp müdürün kalbine iki el ateş etmiştir. Komiser hiç bir şey düşünmez. Donuk hareketlerle revolveri alnına dayayıp kendi kafasına da sıkar.
Komiser Z.’nin cansız bedeni de yere serilirken revolver ve telefon iki ayrı köşeye düşer.
Telefonda en son açılan mesaj hala duruyordur.
Okurken içim parçalandı en sonunda kendi çocuğunu uçurumdan aşağı attığını anladığımda böylesine cani biri nasıl baba olmuş. İnsan kendi canından olmayan birine nasıl bu kadar acımasız olabilir diye düşündüm.
Dipnot: zor olmayacaktır. kısmında yazım yanlışı olmuş galiba kolay demek istemiştiniz.
Öncelikle, yorumunuz için teşekkür ederim. Evet kesinlikle canice. Ama işte Komiser Z. için (telefonda ki mesajı görene kadar) herhangi birisi olan bu çocuk, komiser mesajı gördükten sonra her şeyi değiştirecek bir kırılma noktası olmuştur. Dramatik anlamda gerçek bir kırılma noktası yaratmak için komiserin bu “bana dokunmayan acı bin yaşasın” dünya görüşünü destekleyecek diğer hikâyelerle olaya destek olunabilirdi. Bu anlamda okunabilirlik açısından kısa tutmayı tercih ettim.
Yine de eklemek isterim ki- böyle bir olay kurgu olsa da- benzerleri yaşanmıştır, yaşanmaktadır, yaşanacaktır. Maalesef, üzülerek ifade ediyorum. Sadece artık bariz bir şekilde, bizzat insan eliyle uçurumdan
aşağı atılmıyor çocuklar.Para ve iktidar savaşları için nereden geldiğini bilmedikleri ölümlere kurban ediliyorlar.
Ayrıca düzeltmeniz için teşekkür ederim ama o kısım doğru yazılmıştır. O ifadeden kasıt, anlatılan olay komiserin yaptığı ilk kötü şey değildir. Öldürdüğü ilk çocuk değildir. Elleri kirlidir. Ve artık yaptıklarını unutmak sadece zamanını almaktadır.
Sonu üzdü.