Büyük ve hükümet karşıtı protestolar; Çek Cumhuriyeti’nden Irak, İran, Cezayir’e ve Lübnan’dan Hong Kong ve Bolivya’ya kadar dünyanın her bölgesinde kendine yer buldu. Bu gösterilerin her birinin farklı amaçları olmasına rağmen hepsinin yakın zamanlarda gerçekleşiyor olması, protestoların bir ülkeden diğerine bulaşıcı olduğunun bir göstergesi midir?
Uyuşmazlık Çözümü Dergisi’nin (Journal of Conflict Resolution) düşünmeye meylettiren Kasım sayısında, protestoların bir ülkeden diğerine özentilik veya uluslararası aktivistler aracılığıyla gerçekten yayılıp yayılmadığı tartışılıyor. Bu sayı Dawn Brancati ve Adrian Lucardi, Valerie J. Bunce ve Sharon Wolchik, Henry Hale, Christian Houle ve Mark A. Kayse ve Kurt Weyland’ın çalışmalarını içeriyor.
Birçok araştırma tarafından desteklenmenin yanında yıllardan beri geleneksel bilgi, bir ülkedeki siyasi protestoların gerçekten diğer ülkelerdeki protestoları teşvik edebileceğini söylüyor.
Bizim çalışmamız, bu genişçe ele alınmış görüşle yarışıyor. Derginin bu sayısındaki ana makalede, demokrasi gösterilerinin motivasyon farklılığından dolayı ülkeler arasında genellikle eşit yayılmadığını ve bu protestoların ortaya çıkış nedenlerinin diğer ülkelerde gerçekleşen demokrasi gösterilerinden tipik olarak etkilenmeyip ülkenin kendi iç dinamiklerinden ortaya çıktığını öne sürüyoruz.
Yaptığımız istatistiksel analiz, kendi hipotezimizi desteklemektedir. 1989-2000 yılları arasındaki demokrasi protestolarından elde ettiğimiz günlük seviyedeki verileri kullanarak yaptığımız çalışmada, ülkelerde gerçekleşen demokrasi protestolarının komşu ülkelerde demokrasi protestosu gerçekleştiği taktirde daha yüksek görülme olasılığının olmadığını bulduk. Protestolarla ilgili dört farklı veri türünde, üç farklı komşu tanımında, beş farklı zaman periyodunda ve üç farklı tarihsel periyotta durum bu şekildeydi.
Bu sonuçlar; komşu ülkelerin karakterleri (örn. GSYH, demokrasi ve askeri güç), komşuların benzerlikleri (örn. GSYH, nüfus, rejim türü ve baskının boyutu), protestoların karakterleri (örn. büyüklüğü ve sıklığı) ve hükümetlerin gösterilere olan tepkileri (örn. uzlaşmaları veya zorla bastırmaları) gibi değişkenlerden bağımsız olarak ele alınmıştır.
Bizim bulgularımız 1989 yılında Doğu Avrupa’nın komünist rejimlerden ayrılması, 2000’li yılların erken dönemi boyunca süren Renkli Devrimler ve 2011’deki Arap Baharı’nın arkasında başka ülkelerden etkilenmek yerine halefiyet krizleri ve liderlerin halk tarafından az destekleniyor olması gibi sebeplerin olduğunu öne süren Henry Hale ile örtüşmektedir.
Bulgularımız ayrıca Mark Kayser ve Christian Houle’ün çalışmasıyla da uyumlu ve tutarlıdır. Onlar, demokrasinin yayılma süreçleri devletlerin çöküşüyle ilgili değilken hükümetlerin çöktüğünde devletlerin demokratikleşip demokratikleşmediğini açıklamakla ilgili olduğuna dair fikirlerini direttiler.
Kurt Weyland gibi Valerie Bunce ve Sharon Wolchik de bu konuda oldukça şüpheciler. Bu insanlar, çok sayıda çalışmanın gösterdiğinin aksine ortaya çıkan bu sonucun oldukça geçerli olduğunu ve demokratik protestoların ülkeler arasında yayılmıyorlarsa bile protestoların stratejileri, taktikleri ve hükümetlerle mücadele konusunda başka yollar bulmak üzere insanlara ilham vermek gibi başka konularda yayılabilir olduğunu savundular.
Bulgularımızın siyaseten karşılığı oldukça açıktır: Eğer siyasiler ülkelerinde yükselen protestoları engellemek istiyorlarsa, muhtemel dış etkilerden ve Tunus Devrimi’nin sembolü Yasemin çiçeklerini, Fransa’daki hükümet karşıtı protestoların sembolü sarı yelekleri veya Hong Kong’da süren demokrasi talep eden protestoların sembolü siyah rengini yasaklamak yerine kendi vatandaşlarının siyasi yakınmalarına odaklanmalıdırlar.
Çeviri
Yazar: Dawn Brancati ve Adrián Lucardi
Orijinal Metin: Political Violence At Glance (03/12/2019)