bir gözyaşı ve bir tebessüm

Bir Gözyaşı ve Bir Tebessüm Kitap İncelemesi – Halil Cibran

2

Kitabı anlatmaya Cibran’ı anlatarak başlamayı düşünüyorum. Felsefi kişiliği nedeni ile yazdıklarının anlaşılması için ya da yazdıklarından bahsedebilmek için bence önemli.

Cibran, 1883 yılında Lübnan’da doğdu. Eserleri ve düşünceleri dünya üzerinde geniş yankı uyandırdı. Şiirleri yirmiden fazla dile çevrilmiş olan Cibran aynı zamanda başarılı bir ressam idi. Resimlerinin bazıları günümüzde dünyanın birçok şehrinde sergilenmektedir. Yaşamının yaklaşık son yirmi yılını ABD’de geçiren yazar, ölümüne kadar kaldığı bu ülkede eserlerini İngilizce yazmıştır. Hayatının Lübnan’dan ABD’ye uzanmasının sebebi babasının tutuklanmasıdır. Ailesi Hıristiyan olan Cibran kendini hiç Hıristiyan olarak görmemiştir. Cibran’ın aslında sufiyane bir çizgisi vardı ve yazdıklarından da anlaşılacağı üzere insanların din ya da düşüncelerine göre ayrılmasını hiç kabul etmemiştir. Kendini ait hisetiği bir yer hiçbir zaman olmamıştır. Hem İslamiyet’ten hem de Sufi geleneğinden ve de Bahailik’ten büyük çapta etkilenmiş, bir dünya vatandaşı olduğunu ve tüm insanları ayrımsız kucakladığını söylemiştir. Eserlerinin çoğunu da bu düşünceler eşliğinde kaleme almıştır.

En çok bilinen eserlerinden biri ”ERMİŞ”tir. Ben Cibran’ı bu eseri ile tanımıştım. Bana göre başucu kitaplarından olması gereken bir kitap çünkü insanın her haline dair çarpıcı ifadeler yer alıyor Ermiş’te. Ama şimdi sizlerle okuduğum ikinci kitabından bahsetmek isityorum: ”BİR GÖZYAŞI VE BİR TEBESSÜM” isminin bende uyandırdığı etki sonucunda okumaya karar verdim bu kitabı. Ama elimde size anlatabileceğim bir olay örgüsü ya da tanıtabileceğim karakterler yok. Hayatın her alanına dair Cibran’ın felsefesinden bahsediyor bu kitap. Bu yüzden tanıtım için kendi yorumlarımdan kendi düşüncelerimden ziyade yazara ait kitapta geçen bazı kısımları paylaşmak istiyorum sizlerle.

”Sonra Sevgi’nin kızına sordu” Ey sevgi memnuniyeti nereden bulabilirim? buraya senin yanına geldiğini duydum.
Sevgi’nin kızı cevap verdi” Memnuniyet, açgözlülük ve yozlaşmanın üst düzeyde olduğu şehre öğütler vermeye gitti bizim ona ihtiyacımız yok”

”Ne zamana kadar insanlar uyumayı sürdürecek?
Ne zamana kadar çıkar peşindekileri ,
Yüceltmeye devam edecek?
Kendi ruhlarının güzelliğini,
Barış ve sevgi sembolünü görmelerini sağlayanları
Daha ne kadar görmezden gelecekler?
Ne zamana kadar insan oğlu ölüleri onurlandıracak
Ve unutacak yaşayanları,
Hayatını sefalet içinde geçirenleri,
Cahiller için yolu aydınlatmak
Ve onları ışık yoluna yöneltmek için
Kendilerini yanan mum gibi tüketenleri”

”Sabırla güç toplayan, engellere rağmen gelişen, kışın ısıtan, ilkbaharda serpilen,yazın esinti gönderen, sonbaharda meyve veren birşey bu -AŞK’ı keşfettim”

”İnsan diktasının pis zindanına mahkum edilmiş,dünyevi otoritenin zincirleriyle bağlanmış,ağzı dili bağlı,gözlerinde gözyaşları kurumuş,kahkahalar atan insanlık tarafından unutulmuş,kayıp bir insan kalbiyim”

”Sadece dünyada ebediyeti arayanlar ebediyete dönerler”

”İnsanlar farklı zümre ve sınıflara ayrılırlar,ülkelere ve kentlere aittirler. Ama ben kendimi bütün topluluklara yabancı buluyorum,hiç bir yerleşim yerine ait de değilim. Evren benim ülkemdir ve insan familyası da sınıfım.”

”Sen benim kardeşimsin seni seviyorum.Kilisende ibatet edişini seviyorum,tapınağında diz çöküşünü seviyorum,camide namaz kılışını seviyorum. Sen ben ve herkes bir dinin çocuklarıyız,çünkü dinin çeşitli yolları Tanrı’nın herkese uzanan, hepimize ruh bütünlüğü sunan,herkesi kapsamaya meraklı,müşfik ellerinin parmaklarıdır”

bir gözyaşı ve bir tebessüm

”Sonsuz gökyüzünü gezindim,ideal dünyada yükseldim,semalarda süzüldüm
Ama burada ölçülerin mahkumuyum.
Konfüçyüs’ün öğretilerini duydum;
Brahma’nın bilgeliğini dinledim;
Bilgi Ağacı’nın altında Buda’nın yanına oturdum.
Ama burada cehalet ve dalaletle varlığımı sürdürüyorum.
Yehova Musa’ya yaklaştığında Sina’daydım;
Ürdün’de Nazarenlerin mucizelerini gördüm;
Muhammed geldiğinde Medine’deydim.
Ama burada, hayret mahkumuyum.”

Okuduğunuz bu pasajlarda Ciban’ın fikir hayatına dair birçok iz bulabilirsiniz. Hem bu kitabın da hem de diğer eserlerinde insanları etkilemeyi başarmıştır Cibran ve kitapları büyük kitlelere ulaşmış insanlara farklı ufuklar kazandırmıştır. Okumak cehaleti gidermenin en kestirme yollardan biridir. Herkese iyi okumalar

Düşler ülkesinden bir kaza sonucu sevgisiz insanlarla dolu dünyanıza düstüm. Kim oldugumu sorarsanız "Biraz rüzgarım biraz dalga" şairin dediği gibi. Aslında belki kendimi arıyorum ben de burda. Yaşım konusunda da farklı düşünceler var ama ben hepinizle akranım. Burdan çoğu zaman düşler ülkesine olan özlemini paylaşıyorum sizlerle. Herşeyin yeterince gerçek olduğu bu dünyada biraz da olsa hayallerimize sahip çıkalım ne dersiniz ? Unutmayın insan kardeşlerim: "İnsan Sevgi İle Yaşar "

2 Comments

  1. Muhteşem bir kitap bir solukta okudum. Emeğinize sağlık Fatma hanım.

  2. Merhabalar,

    Yaklaşık bir hafta önce okumaya başladığım Kırık Kanatlar isimli romanı bitirdim. Hayatımda ilk kez bir Halil Cibran eseri okudum. Çok duygu yüklü bir romandı. Bazı satırları, gözlerim dolu dolu okuduğumu çekinmeden söyleyebilirim.

    Halil Cibran, bu eserinde; din adamlarının yozlaşması ve kadın hakları gibi toplumsal meselelerden bahseder. Doğulu kadının yüzyıllar boyu gelenek karşısındaki âcizliğine, eşya gibi oradan oraya sürüklenmesine yönelik eleştirel bir tavır ortaya koyar.

    Romanda en sevdiğim alıntı şu olmuştu:

    ‘’Onun ruhunu dolduran hüzün benim ruhuma da doluyordu; her birimiz kalbinde hissettiğini öbürünün yüzünde görebiliyor, göğsünde sakladığı şeyin yankısını öbürünün sesinde duyabiliyordu.’’

    Altını çizdiğim diğer alıntıları da buradan okuyabilirsiniz: http://www.ebrubektasoglu.com/yazi/halil-cibran-kirik-kanatlar-kitap-yorumu/

    Güzel okumalar dilerim,
    edebiyatla ve sağlıcakla kalın.

Yorum bırakın

Your email address will not be published.

Kitap İncelemeleri Kategorisinde Son Yazılar