Payami Safa’nın Arsen Lüpen’den esinlenerek yazdığı Cingöz Recai adlı eserinin 3.film uyarlaması. İlki 1954 yılında usta yönetmen Metin Aksan tarafından çekilen ve yakışıklı hırsız Cingöz Recai’yi Turan Seyfioğlu’nun oynadığı siyah beyaz filmdir. İkinci film 1969 yılında Cingöz’ü usta jön Ayhan Işık’ın oynadığı yapımdır. 3.sü İse bu hafta vizyona giren ve Başrolünde Kenan İmirzalıoğlu’nun yer aldığı günümüz uyarlamasıdır.
Film, Kenan İmirzalıoğlu ve yönetmen Onur Ünlünün Deli Yürek’ten sonra ki ilk buluşmasıdır. Daha önce Onur Ünlü’nün Görünen Adam’ı yazımızda Onur Ünlü’den ve Deli Yürek’ten bahsetmiştik. Onur Ünlü’nün yazmadan yöneteceğim dediği ilk film olan Cingöz Recai’nin senaristleri Ezel dizisinin senaristleri Kerem Deren ve Pınar Bulut’tur.
Yazımın bundan sonraki bölümü film hakkında bolca eleştri ve spoiler içermektedir.
Film bence güzel bir fragman ve fena sayılmayacak bir reklamla duyuruldu. Özellikle oyuncu kadrosu, yapımcısı, senaristleri ve yönetmeni düşünüldüğünde insanda muazzam bir beklenti oluştuğu aşikar. Filmi izlemeye başladığımızda ilk yarım saatinde başroldeki Cingöz Recai (Kenan İmirzalıoğlu) insan üstü bir zekaya ve yeteneğe sahip, iyi yürekli, insan öldürmeyen ve daima zenginden çalan bir hırsız olarak karşımıza çıkıyor. Bence bu ilk yarım saatte bize gösterilenler ile insanda film boyunca hep bir şaşırma isteği uyandırıyor. Yani filmi izlerken hep bir yerlerde karakterimizin sağ gösterip sol vurmasını ve herkesin aynı anda yok artık demesi beklentisine sokan bir ilk yarım saat vardı. Ama film boyunca pek de böyle bir sahne göremedik. Yani film boyunca gelişen birçok olay ilk yarım saatte bize tanıtılan kişi için yapılması pek de zor olmayan, normal şeylerdi. Bir filmde Onur Ünlü ismi geçiyorsa tabi ki de beklenti her zaman göndermeler ve absürt komedi üzerine olur fakat film boyunca bunları çok çok az gördük
Müsadenizle bir paragraf açmak istediğim konu ise film boyunca Cingöz ile Başkomiser Mehmet Rıza (Haluk Bilginer) arasındaki geçmişe dayanan hukukun filmde sürekli karşımıza çıkması fakat bir türlü açıklanmaması. Aynı şekilde filmde bahsi geçen Cingöz Recai’nin 4 yıl önce Başkomiser Mehmet Rıza tarafında Boğaz köprüsünde sıkıştırılması da filmde bol bol vurgulansa da izleyiciye aktarılmıyor ve insanların kafasında birer soru işareti olarak kalıyor. Bu soru işaretleri ve Cingöz ile Hayalet arasındaki mevzunun henüz kapanmamasına dayanarak 2. Filmin çıkacağından nerdeyse emin olabiliriz.
Filmi yönetmenlik açısından düşündüğümüzde ben çekilen mekanların oluşturduğu ambiansın bize vermek istediği mesajlarla çok uyumlu olduğunu düşünüyorum. İstanbul ve St Petersburg’da çekilen mekanlar insanda gerçekten bir ilgi uyandırıyor. Filmde en çok hoşuma giden detay Başkomiser Mehmet Rıza’nın papağanına Peyami Safa’ya itafen Peyami isminin verilmesi. En anlam veremediğim olay ise filmdeki polis araçlarının klasik beyaz Türk polis araçları değil de, Amerikan filmlerinde kullanılan siyah araçların kullanılmasıydı. Burada herhangi bir gönderme ya da bir mesaj var mı doğrusu merak ediyorum.
Yani genel olarak filmim Türk Sineması standartlarının üzerinde fakat beklentilerin altına kaldığını düşünüyorum.