Daha evvel birçok kez COVID-19’un dünyadaki siyasi çatışmaları arttırabileceği yazıldı. Virüsle “ilişkili” toplumlara yönelik ırkçılık ve damgalama, hastalık sebebiyle daha da fakirliğe itilen toplumlar, karantina önlemleri sebebiyle oluşan iş kayıpları ve devletlerin virüsün yayılımını azaltabilmek için gözle görülür derecede arttırdığı (ve silah kullanabildiği) müdahaleler şiddetle ilgili endişelere yol açıyor.
COVID-19 ve şiddet bağlamında çok ele alınmayan ilginç bir boyuta değinecek olursak; bir pandeminin devletin ulaşabildiği noktaları, güvenliği sağlama ve perifer bölgelerde düzeni sağlama yeteneklerinde “küçülmeye” yol açabileceğidir. Zayıf devlet kapasitesi ile şiddet arasındaki ilişki akademik literatürde sıkça tartışılmış bir konu olarak karşımıza çıkıyor: devletin zayıf olduğu veya hiç var olamadığı alanlarda şiddet kullanan aktörler için çatışma fırsatları vardır. Tabii bu durum ne tür bir devlet kapasitesini kastettiğimizle de ilişkilidir. Araştırmacılar bu sürecin, silahlı grupların varlığının devletin kurumlarını şekillendirebileceğine dair ters bir şekilde de ilerleyebileceğini öne sürüyorlar.
Fakat bununla birlikte, ülkeler kendi kaynaklarını giderek daha fazla pandemiye yönelik harcıyor ve karantinanın ekonomik çöküşü ortaya çıkarmasıyla birlikte, dünyanın birçok yerinde devlet giderek daha fazla yok oluyor. Geçenlerde Ekvador’da -ki bu ülke pandemi tarafından ciddi şekilde hasar aldı- bulunan Guayaquil kanalına giriş yapan bir geminin korsanlarca baskına uğraması, bu bölgenin deniz ticaretini koruma yeteneğinin azaldığını gösteriyor olabilir. Polislerin de dünyanın çeşitli noktalarında suçlarla uğraşmaktan ziyade COVID-19’a yönelik işlerle uğraşıyor olmaları uzun süreli kriminal araştırmaların engellenmesine yol açıyor. Ayrıca sosyal mesafe kurallarının kendisi de devletlerin kapasitesini azaltıyor olabilir. Kolombiya’da özel koruma personelinin sosyal mesafe kurallarına uymaları ve evde kalmaları istendiğinden dolayı kırsal bölgelerde sosyal lider ve aktivistlere yönelik artan şiddet konusunda birçokları endişelerini dile getirmiştir.
Devletin daha az mevcudiyeti belki de daha fazla şiddetin ortaya çıkacağı şeklinde düşünülmemelidir. Doğa vakum etkisinden nefret ettiği için, eğer devletler güvenlik hizmetlerini sunmada ya da vatandaşlarını korumada yetersiz kalırsa farklı varlıklar kendi egemenliğini kurmaya zemin bulur ve bu boşluğu doldurmak için hareket edebilir. Rio de Jenario’nun favelalarındaki (gecekondu) çetelerin sokağa çıkma yasağı ve sosyal mesafe uygulamalarını bölge sakinlerine empoze ettiğini veya Afganistan’da virüsten etkilenmiş bölgelerde Taliban’ın ateşkes önerdiğini gördük. Benzer şekilde, Güney Afrika’daki çeteler, pandeminin sonuçlarından dolayı geçici bir ateşkes yaptılar. Yine de aksine, dünyanın birçok yerinde, devlet güçleri zayıfladıkça ortaya şiddet çıkıyor gibi görünüyor.
Pandemi sona erdiğinde devletlerin zayıflamasının güvenliğe ve şiddete olan etkilerini görmek zorundayız. Ekonomik çöküşten dolayı “post-pandemik” dünyada da devletlerin azalmış kapasiteleri mevcudiyetini koruyacak ve devam edecek. Artan sefalet, ekonomik eşitsizlikler ve devletlerin bu problemleri tam olarak anlayamadığına dair artan düşünceler belki de siyasi bir huzursuzluğa yol açabilir. Nihayetinde devlet dışı aktörlerin sunabileceği düzeninin ne kadar stabil olabileceği belli değildir. Zamanı geldiğinde ve bu pandemi iyice gerilediğinde, belki de devletler bu boşluğu yeniden doldurmak üzere güç kullanabilir.
Çeviri
Yazar: Juan Tellez
Orijinal Metin: Political Violance At a Glance (11/05/2020)