Afganistan’da Taliban güçlerinin ülkeyi ele geçirmesiyle birlikte Türkiye’ye ve dünyaya yeni bir mülteci akımı da başlamış oldu. Son 10 yıl içerisinde Avrupa’nın büyük enerji harcadığı mülteci ve göç konusu artık yalnızca Avrupa Birliği’nin kafa yorması gereken bir mesele olmaktan çıktı. Orta Doğu ve Asya’nın çatışma dolu ülkelerinden kaçan birçok insanın sığınma noktası olan Türkiye ve onun gibi tampon ülkeleri zor günler bekliyor.
Doksanlı yılların yükselen liberal düşüncesi ve kapitalist sistem, Sovyetler Birliği’nin çöküşüyle birlikte Amerika Birleşik Devletleri’ni dünyanın başat gücü haline getirmişti. 11 Eylül saldırıları ABD’nin Orta Doğu ve Asya’da birçok ülkeye müdahale olmasına “meşru” bir zemin oluşturmuştu. Meydan muharebelerinin yerini alan bölgesel çatışmalar ve yükselen terör hareketleri toplumsal dinamiklerin değişmesine sebep oldu. ABD ve Avrupa’nın demokrasisi her coğrafyaya uymadı, yarı demokratik ve illiberal rejimler türeyerek özellikle sosyoekonomik düzeyi düşük olan toplumlarda derin yaralar açtı. Bölgesel istikrarsızlık ve illiberal demokrasilerin neden olduğu devlet krizleri özellikle Orta Doğu ve Asya’da birçok ülkenin çökmesine (failed state) yol açtı. Avrupa ve ABD’nin ulus inşa edici (nation builder) hareketleri birçok bölgede başarısızlıkla sonuçlandı. Tüm bunlar büyük ve küçük mülteci dalgalarına yol açtı.
Mülteci dalgalarının tek sebebini siyasi olaylara bağlamak, gelecekte karşılaşacağımız büyük mülteci dalgasını fark edemememize sebep olacaktır. Ayrıca artık dünya siyasetini ABD ve Avrupa’nın yaptığı hamlelerin yanlışlıkları üzerinden yorumlamaya kalkmak bizi çoğu zaman hatalı sonuçlara götürüyor. Günümüzde yaşanan olaylar liberal Batı’nın güç kaybettiğini göstermekle birlikte geniş pencereden baktığımızda hala ABD’nin başat güç olduğu gözükmekte olup bu durumun yakın gelecekte değişmeyeceği ortadadır. Hüsnükuruntu (wishful thinking) ile yapılan siyasi analizlerin çoğu zaman boş çıkacağı unutulmamalıdır.
Yaşadığımız siyasi krizlerin ortaya çıkardığı mülteci akımları, gelecekte karşılaşabileceğimiz çok daha büyük bir mülteci akımını hızlandırabilir. İklim değişikliği tüm dünyada etkilerini gösteriyor olmakla birlikte birçok insan iklim değişikliğinin potansiyel etkilerini bilmiyor. Küresel ısınma ve iklimin değişimi tüm dünyada demografik yapıları bozabilir ve çok büyük mülteci akımlarına yol açabilir. İklim değişikliğine yönelik dünya gerekli eylemleri gerçekleştirmez ise kıtlık, canlı popülasyonlarının değişimi, terör eylemlerinin artışı ve salgın hastalıkların çoğalması gibi birçok durum gerçekleşecek. Bu örnekler birer komplo teorisinden ziyade artık günümüzde gözlemleyebildiğimiz gerçekler. Tüm bunlar dünyada gerçek bir siyasi istikrarsızlığa yol açarak uluslararası sistemimizin kaldıramayacağı dünya çapında bir mülteci dalgasına sebebiyet verebilir.
Neler yapılabilir?
-
- Türkiye Suriye’den gelen mülteci dalgasından öğrendiklerini bir masaya koymalı.
- Hem iktidar hem de muhalefet Afgan mültecilerin Türkiye’de bir infial yaratmasını önleyecek ortak adımlar atmalı.
- Türkiye’nin mülteci dalgalarında tampon ülke olma pozisyonunu sonsuza kadar sürdüremeyeceği gerçeğinin fark edilerek bu konuda alternatif çözümler üretilmeli.
- Türkiye iklim değişikliğinin ortaya çıkaracağı büyük mülteci dalgasına şimdiden hazırlanmalı.
- Üniversitelerde göç çalışmaları teşvik edilmeli.
- Mülteci akımları kaçınılmaz ise bunlar bir plan dahilinde gerçekleştirilmeli.
- Mülteci akımlarının arasına karışmış farklı kötü niyetli gruplar elenmeli.
- Her mülteci akımının ülkelerde ırkçılığı arttırabileceği unutulmamalı. Irkçılığa karşı gerçekçi önlemler alınmalı ve ırkçılığın ekonomik istikrarsızlıkla ilişkili olabileceği unutulmamalı.
- Bir ülkenin sosyoekonomik seviyesinden fazla mülteci kabul etmesi halinde ekonomik krizlerin ortaya çıkabileceği, otoriter rejimlerin güçleneceği ve insan hakkı ihlallerinin artacağı unutulmamalı.
Dünya çapında yaşanacak bir iklim değişikliği krizi ve mülteci dalgası en çok fakir ve gelişmekte olan ülkeleri etkileyecek. Her ne kadar iklim değişikliğine yol açan ülkeler ABD, Avrupa ve Çin gibi dünyanın gelişmiş ülkeleri olsalar da iklim değişikliğinin zararlarından en çok etkilenen ülkeler tam tersine iklim değişikliğine en az yol açan ülkelerdir. Kısacası, yaşanabilecek bir göç dalgası, Türkiye ve onun gibi ülkelerin çok ciddi problemlerle karşılaşmasına yol açabilir.
Suriye savaşıyla birlikte Türkiye daha önce karşılaşmadığı bir mülteci dalgasıyla tanışmıştı. Bu durum Türkiye’de göç çalışmalarına ilgiyi arttırdı ancak bu alandaki çalışmalarımız oldukça yetersiz. Türkiye’nin göç ve mülteci çalışmalarını göz ardı etme lüksü ne yazık ki bulunmamaktadır. İmparatorluk mirası ve kırılgan bir yapıya sahip olan ülkemizin farklı göçler alarak demografisinin daha da bozulması gelecekte çok büyük etnik krizler yaşamamıza yol açabilir. İklim değişikliğinin yol açacağı dünya çapında büyük bir mülteci dalgasında Türkiye yine Avrupa’ya geçişi sağlayacak başat ülke konumunda olacak ve bir tampon ülke görevi görecektir. Türkiye bu mülteci dalgasına şimdiden hazırlanmaya başlamaz ise önümüzdeki 50 yılda büyük bir varlık kriziyle karşı karşıya kalabilir.
İç politikada ve toplumda artık sıkça tartışılan mülteci akımları aynı zamanda büyük bir toplumsal probleme de dönüşüyor. Hem iktidar hem muhalefet popülist ve duygusal söylemlerde bulunarak mülteci akımlarına yönelik bir eylem planı ortaya koyamıyor. Aksine toplumsal ve siyasi bir infial yaratıyorlar. Ne yazık ki bu konuda da uzun dönemli düşünülmüyor. Mülteci konusu Türkiye’de bir çalışma alanı olmaktan öteye hem iktidar hem de muhalefet için bir oy sahası olarak görülüyor. Ancak mülteci meselesi popülizme kurban gidemeyecek kadar ciddi bir mesele. Türkiye’de bu konuyu çalışacak ve raporlayacak bağımsız ve gerçek bir araştırma kuruluşuna acilen ihtiyacımız var. Ancak araştırma kuruluşlarımız dünyadaki örneklerinin oldukça gerisinde olduğu için ufukta henüz bu anlamda ümit verici bir şey gözükmüyor.
Güzel hazırlanmış bir yazı fakat dünya zaten hazır biz hazır değiliz. Çünkü hazır olmamamıza rağmen mecbur kaldık ve şuanda daha fazlasına gücümüz yok.
çok güzel bir makale olmuş emeğinize sağlık