Minyatür ekimbaşı

Ecnebi Oyunları (Uzaklardan Gelen Şifa ve Hekimbaşı)

/
1

Hekimbaşı sarayın dolambaçlı merdivenlerini üçer beşer çıkarken bir yandan da elinde tuttuğu kitabın sayfalarını hızlı hızlı çevirmekteydi. 50 yıldır hizmet ettiği sarayında bugün en büyük sınavını verecekti. Zira şehzade aniden hastalanmıştı ve şifasını bilen kimse yoktu. Hekimbaşı odaya girdiğinde Padişahın, Vezir-i Azamın ve hizmetlilerin odada pervane döndüğünü fark etti. Şehzadeyi uzaktan görmesiyle durumunun ne kadar vahim olduğunu anlaması bir oldu. Hemen eğilerek şehzadenin nabzına ve ciğerlerine baktı.

Hekimbaşı: Hünkarım şehzademizin durumu ciddi. Yanımdaki hekimler verilen hiçbir ilacın çare olmadığını söylediler. Müsaade ederseniz uzak diyarlardan getirttiğim bir karışımı denemek isterim.

Padişah öfkeyle cevap verdi: Ne uzak diyarı bu Hekimbaşı? Ecnebilerin otlarını mı vereceksin şehzademe?

Hekimbaşı: Hünkarım, kitaba göre oradaki hekim bu şifalı karışımı aynı sıkıntılara sahip bin genç erkek üzerinde denemiş ve neredeyse hepsi iyi olmuş, eski gücüne kavuşmuş.

Vezir-i Azam: Hünkarım, duydunuz işte. Hepsi diyemiyor, neredeyse hepsi diyor. Şehzademizin hayatı bu kadar ucuz mu?

Hekimbaşı: Hünkarım, tabiatta hangi olay cereyan ederse etsin, bazı eşya canlanır bazı eşya ölür. Allah’ın hikmetinden sual olunmaz lakin elimdeki bütün karışımlara, meşrubatlara ve dahi bütün ilaçlara baktığımda en izana uygun olanı ecnebiden geleni kullanmaktır.

Vezir-i Azam: Hünkarım belli ki Hekimbaşı yurdumuzu kuşatmak isteyen gavurla bir olmuş şehzademize tuzak kurmayı amaçlamaktadır. Kulunuz olarak bendeniz derhal kellesinin alınması ve üç gün meydanda ibret-i alem olarak teşhir edilmesi fikrindeyim.

Padişah: Bre densiz! Bre gafil! Sen kim oluyorsun da Hünkarının adına hüküm veriyorsun? Hekimbaşı, ilacı uygulayınız. Lakin eğer şehzadem iyi olmazsa Paşanın dediği gibi kellenizi kendi ellerimle alırım bilesiniz.

Hekimbaşı: Hünkarım, dilerseniz memleketteki bütün hekimlere ulaşın. Eğer ki benden daha iyi bir çaresi olan var ise buyursun gelsin. Eğer çaremden umudunuz yoksa hemen kellemi alınız.

Padişah: Hekimbaşı, senelerdir sarayımda aileme gururla hizmet ettin. Lakin oğlum benim için her şeyden değerlidir. Bu yüzden onunla birlikte sen de ölürsün. Buna göre ayağını denk alasın.

Hekimbaşı “Ya Allah, Bismillah” diyerek karışımı tarif üzere hazırlamaya başladı. Karışım bittiğinde şehzadenin yanına geldi ve yavaşça ağzından içeri boşaltmaya başladı.

Hekimbaşı: Hünkarım bu karışım hemen işe yaramaz. Akşamı beklememiz lazımdır.

Akşam olduğunda bir kadın koşarak Hünkarın odasının kapısına geldi.

Kadın: Hünkarım, müjdemi isterim! Şehzademiz ayağa kalktılar.

Padişah sevinçle Şehzadenin yanına geldi ve ilk defa ona sarıldı.

Padişah: Allah’ım sana şükürler olsun, oğlumu bize bağışladın. Hepsi senin sayende Ya Rabbi.

Bu esnada araya Vezir-i Azam girdi.

Vezir-i Azam: Hünkarım, Hekimbaşına ne olacak?

Padişah: Hekimbaşı üzerine düşeni yaparak Rabbimin şifasına aracı oldu. Vazifesine devam edecek.

Vezir-i Azam: Fakat Hünkarım, eğer Şehzademiz için Ecnebilerin ilacını kullandığımız duyulursa tebaanız rahatsız olabilir.

Padişah: Kimse duymayacak Paşa. Oğlumu Rabbim iyileştirdi. Herkes böyle bilecek.

Vezir-i Azam: Hünkarım, haber saraydan çıkmış bile. Padişah Ecnebilerle iş mi tutuyor söylentileri kulağımıza gelmeye başladı.

Padişah: Gafiller! Ahmaklar! Bu kendini bilmezler gelsin yüzüme söylesin.

Vezir-i Azam: Hünkarım, yine de Hekimbaşının vazifeye devam etmesi uygun olmaz.

Bu esnada Hekimbaşı içeri girdi. Şehzade’nin ayakta olduğunu görünce görevini layığıyla yapmanın gururu yüzüne yansımıştı. Padişah boğazını temizleyerek konuşmaya başladı:

Padişah: Hekimbaşı, oğlum Rabbimin izniyle iyileşti. Fakat sen Ecnebilerin ilaçlarını sarayıma kadar sokup aleyhimde konuşulacak malzeme verdin. Derhal kellesini alın gafilin!

Hekimbaşı: Hünkarım ama ben… Hünkarım, bağışlayın canımı, Hünkarım!

Hekimbaşı askerler tarafından uzaklaştırılırken Padişah Vezir-i Azama bakarak şunları söyledi:

Padişah: Bana yeni bir Hekimbaşı bulun. Böyle gavur düşüncelilerle bizi uğraştırmayın.

Paşa gülümseyerek cevap verdi:

Vezir-i Azam: Bunlar Hünkarım, hep Ecnebilerin oyunları…

Yaşamak; sonsuzdan beri, koskoca bir tekâmül
Sorulacak tüm sorular kim olduğuma dair
Sahi sayılır mı hiçlik, kaça eder tekabül?
Aramaktayım kendimi, ne gezginim ne şair...

1 Comment

Yorum bırakın

Your email address will not be published.

Deneme Kategorisinde Son Yazılar

Uzun bir aradan sonra

Parlak Jurnal serüveni birkaç dost bir araya gelerek kurduğumuz bir internet sitesiyle başlamıştı. Üniversite öğrenicisi olmanın

Bir Palamut Meselesi

Bak! Şişman bir tekiri andıran yaramaz beyaz bulut, küçük bir sincap bulutunun peşinden gidiyor. Hava, ne