Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Geleneksel Türk Sanatları bölümü, Halı Kilim ve Geleneksel Kumaş Desenleri ana sanat dalı kapsamında düzenlenen Alaca sergisi Tophane-i Amire Kültür ve Sanat Merkezi’nde sanatseverlerle buluştu. Farklı tekniklerde dokuma işlere yer verilen sergiye ilgi yoğundu. Küratörlüğünü Mimar Sinan Üniversitesi Dr. Öğr. Üyesi Esen Baydemir ve Öğretim görevlisi Derya Tecimer’in üstlendiği sergi, 2 Haziran tarihine kadar Tophane-i Amire Kültür ve Sanat Merkezi’nde sanatseverlerin ziyaretine açık.
Emir Yılancı, “Benlik, bireysel bunalımların çözümünü arama yolunda kişinin iç dünyasına yaptığı keşfi sembolize etmektedir. Merkezde yer alan stilize Buddha imgesi meditasyon aracılığıyla öze dönüşün bir temsilidir. Figürün üst kısmında yer alan güneş ise benliğe ulaşmanın metaforudur. Çalışmam tamamen atık kumaşlar kullanılarak yapılmış olup geri dönüşümün önemine dikkat çekmektedir.”
Lava, (70X100), sanatçı: Mustafa Emir Yılancı
Birbirine dokunan bir çiftin arasındaki romantizmi ele aldım. Dokunma esnasında olan duyguların volkan patlaması kadar yoğun olduğunu düşündüğüm için lavın püskürmesinden sonraki akış ve renginden esinlenerek dokudum. Bu dokumada halı ve kilim tekniği kullanıldı. Boyutu 70×100
Nagihan Eren, “Serginin temasını denge olarak belirlemiştik. Bu tema özelinde aklıma ilk olarak Budizm’deki denge inancı geldi. Bu nedenle bütünüyle Budizm felsefesini merkeze koyan Spring, Summer, Fall, Winter and Spring filminin en vurucu sahnelerinden birini ele almak istedim. Üç aylık sıkı bir çalışmanın sonucunda da geleneksel tekniklerle yapılmış bu el dokumasını sergileme fırsatı buldum.”
Buse Aktan: “Metamorfoz, geleneksel ve modern estetik algılarını merkeze koyan bir dönüşüm sürecini ifade etmektedir. Çalışmamda yer alan geleneksel motifler ile geçmişin izleri yad edilirken, geometrik formlarla modernizme gönderme yapılmaktadır. Bu birliktelik sanatın evrensel ve değişken doğasını temsil ettiği gibi geçmiş ile gelecek arasında da bağ kurmaktadır.”
Yılan denince aklımıza korkutucu canlılar gelmektedir. Yunan mitolojisindeki tanrı Apollon’un oğlu Asklepios’un kutsal simgesi yılan olmuş, iyileştirici özelliği dolayısıyla; tıp ve sağlık simgesi olmuştur. Deri değiştirmesi ile bilinen yılan aynı zamanda yeniden doğuşu simgelemektedir. Yılanların insanların gözünde kötü imajısını stilize edip, neon renklerle kamufle ederek yılanların hayatımızdaki yerini renklendirmek istedim.
Zeynep Eda Batu, “Türk sanat tarihinde önemli bir yere sahip olan Osman Hamdi Bey’in aynı isimli tablosunu farklı bir disiplin özelinde ele aldığım bu çalışma, kimi kesimlerce tartışmalara sebebiyet vermiş bir eserdir. Semavi dinlerin kadına bakış açısının bu denli sert bir biçimde eleştirildiği daha önce görülmemiştir. Derin alt metninden ve imgenin gücünden etkilenerek bu eseri dokuma teknikleriyle ele almak istedim.”
Enes Bilal İslam: “Çalışmamda ölüm ve yaşamın döngüsünü vurgulamak istedim. Dokuma üzerinde yer alan semboller yaşam ve ölüm kavramlarının derinliğini, esasen hiçbir şeyin yok olup gitmediğini yalnızca dönüştüğünü ifade ediyor.”
Korkolçak dokunabildiğimiz, hissedebildiğimiz, içinden çıkamadığımız karmaşanın bir izdüşümü. Hayatımızın büyük bir bölümünü kaygılarımız şekillendiriyor, saçlarımızı çekiyor ve kendimizi bir baş ağrısına bırakıyoruz. Karakolçağın çıkış noktası ne kadar inkar etsek ve kontrol sahibi hissetsek de bakan herkese kendi hayatlarının karakolçağı konumunda olduğunu hatırlatmak.
