Tersine yazmak yazarak değil de silerek anlatmak mümkün müdür? Bir kelime yığınından atsak kendimize ait olmayanları bir ben çıkarabilir miyiz ortaya? Yoksa her seferinde yeni bir keşfe mi muhtacız, tertemiz bir sayfa üzerinde yol olup akmalı mıyız? Bilmiyorum ama be adeta kanıyorum tenimden azade kelamdaşım. Bir kelime bile yazamadan kararıyor bembeyaz sayfa. Bundandır başka bir çareye hamal olmak arzum, bir özge temaşaya hasret kaldı ruhum. Gölgelere hapsoldum, hislerimi esir ediyorum bedenime. Birikiyorum kimseler bilmeden, en çok da kendimden gizliyorum. İnsan ne kadar dayanır ki kendine sağır olmaya , ne zamana kadar taşır içinde? An gelir de damla damla süzülmez mi gözünden, titremez mi özünün nefesinde.
İşte şimdi çarpıyorum gizlerime
Ağlıyorum derdimin küçüklüğüne
Ve
Dert edinemediklerimin vehametine
Sanki bir yaram var da kanıyorum
Sanki bir yüküm var da taşıyorum
Sanki bir ayazım var da üşüyorum
Sanki bir keşmekeşteyim de yol alamıyorum
Yeşilimi soldurmaya çalışıyorum
Bahara inat yaprak döküyorum
Leylaklara savaş açıyorum
Nisan yağmurunu kurutuyorum
Gizlerimden göğe bir yol var sanki önümde
Cesedimde cesaret arıyorum
Derdimden derman deşiyorum
hülyalarımdaki hali gözlüyorum
Candan öte cana
bir serzenişle
susuyorum.
Deprenmeden dil dudak,
Sözü işiten gelsin
–Yunus Emre