karısını şapka sanan adam

Karısını Şapka Sanan Adam Kitap İncelemesi – Oliver Sacks

Bir nörolog olan Oliver Sacks’ın adıyla dikkatimi çeken Karısını Şapka Sanan Adam kitabı ilk elime aldığımda ilginç bir romanla karşılaşacağımı düşünmüştüm. Kitabın arkasını okuduğumdaysa daha bilimsel bir kitap olduğunu anladım. Ama açıkçası bu kadar bilimselini beklemiyordum diyebilirim. Birçok nörolojik terimle birlikte farklı hastalıklar hakkında fazlaca bilgi bulabilirsiniz. Ancak bu demek değil ki sadece nörolojiden anlayanlar okuyabilir. Tabi ki bu konuyla ilgilenenlerin daha çok hoşuna gidebilir ancak özellikle nörolojik hastalıklara farklı bir boyuttan bakmak isteyen herkes için ilgi çekici bir kitap olacağına eminim.

Oliver Sacks, hastayı anlatırken çoğu zaman bir doktor gözüyle bakmıyor, daha çok o kişiyi anlamaya çalışıyor diyebiliriz. Nasıl hissettiğini, nasıl yaşadığını, nasıl bu duruma geldiğini, hangi süreçlerden geçtiğini ve daha birçok kişisel durumunu inceliyor ve bunu en anlaşılır şekilde anlatıyor.

Kitabın adı “Karısını Şapka Sanan Adam” olduğuna bakmayın, bu sadece bir hastanın hikayesi. İçinde 24 farklı hastanın (ve konuyla bağlantılı karşılaştırılan farklı hastaların) hikayeleri var. Açıkçası bu benim beklediğim bir şey değildi. Ben daha çok bir hastayı en başından tüm ayrıntılarıyla okuyacağımı düşünmüştüm ama bunun bir doktor gözüyle yazıldığını düşününce zaten bir doktorun yazabilecek bütün ayrıntıları yazdığını gördüm.

Hastalara sadece fiziksel olarak değil ruhsal olarak da yaklaşıyor. Nietzsche, Kant gibi filozoflardan alıntılar yaparak insan beynine sadece bilimsel olarak değil bilinmeyen birçok şeyin olduğunu düşünerek felsefik açıdan da yaklaşıyor: “Kişinin IQ’su ne olursa olsun, ruh ahenklidir.”

Sadece hastaların yaşadıklarını, iç dünyasını değil hastalık hakkında gerekli veya ilginç bilgileri de bulabilirsiniz bu kitapta. Mesela bana çok ilginç gelen bir kısmı paylaşmak istiyorum.

“Çinli bir nörolog olan Doktor Dajue Wang, Şostakoviç’in sırrının, beyninin sol ventrikülünün temporal boynuzundaki metal bir parça, yani hareketli bir şarapnel olduğunu söyler. Şostakoviç parçanın çıkarılmasına razı gelmemiştir:

“Çünkü söylediğine göre kafasını her yana doğru eğişinde müzik duyuyordu. Kafası her seferinde farklı melodilerle dolan Şostakoviç, bunları beste yaparken kullanıyordu.”

Çekilen röntgen, metal parçasının Şostakoviç başını oynattıkça beyninin müzikal lobuna baskı yaptığını görüntülemişti. Eğildiğinde duyduğu sayısız melodiyi müzikal dehasının kullanmaması imkansızdı. (…) Dr. R. A. Henson, Şostakoviç konusunda şüpheci tavrını da koruyarak şöyle demiştir: “Böyle bir şeyin olamayacağını söyleyemem.””

İyi okumalar 🙂

Yorum bırakın

Your email address will not be published.

Kitap İncelemeleri Kategorisinde Son Yazılar