Kaset tarihçesi 90’lı yıllara kadar uzansa da kasetçalar ile yetişmiş bir nesil tarafından da kasetin tarihçesi oldukça merak edilen bir konu. Daha önceki nesiller ise zaten kasetin tarihini biliyor. Çünkü kasetçalarlı bir evde büyümüşler. Ama 90’lı yıllarda doğanların kasetçalarla olan anılarını hayal meyal hatırladıklarını biliyoruz. Şimdilerde artık kasete ihtiyaç yok, onun yerini müzik platformları aldı bile. İnternetin nimetleri (!) arasında yer alan bu tür platformlar, internetin olduğu her yerde istenilen her şarkının dinlenmesini sağlıyor. Ama durun, ulaşılması çok daha zor olan şeyler daha güzel değil midir? Artık müzik dinleme keyfini eskisi gibi deneyimleyemiyoruz. Çünkü her zaman ulaşılabilir olan, nedense daha ulaşılamaz oluyor.
Siz de benim gibi kasetin büyüsüne inananlardansanız, kaset tarihçesi için başlatacağım yolculuğa katılmak istersiniz belki. O zaman başlayalım; kaset ne zaman icat edildi, kaset Türkiye’ye ne zaman geldi?
İçindekiler
Anılarınıza Yolculuğa Hazır mısınız?
Zülfü Livaneli’den Tanju Okan’a, Aşık Veysel’den Edip Akbayram’a; pek çok sanatçının çok özel kasetleri vardı. Tabi şu anda kasete ilgi çok az olsa da yine de kasete ve kasetçalara sahip çıkan birileri var hâlâ. Onlar için kısa bir kaset tarihçesinden bahsedelim dedik. Şarkılara ulaşım noktasında kaset, pek çok kişiye döneminde büyük kolaylık sağlamıştı.
Kaset kelimesinin kökeni Fransızcadır. “Cassette” sözcüğünden gelir ki bu sözcük “kutucuk” kelimesinden alıntıdır. Kaset aslında daha çok, şarkı dinlemeyi mümkün kılan bir teknolojik yenilik olarak düşünülse de ses kaydına da imkân verir. Önceden sevdiğine belki de ilan-ı aşk edecek birçok aşık, kasetin bu özelliğinden faydalanmıştır. Hemen, bir çırpıda sesini boş bir kasete kaydetmiştir. Peki bu kadar çok özelliği bulunan ve döneminde teknolojik bir yenilik olarak kabul gören kaset kim tarafından icat edildi?
Kaset, 1963 yılında dünyaca ünlü markalardan biri olan Philips tarafından icat edildi. İcat edilmesinden sonra kısa süre içinde kasetin yaygınlaştığını söylemek mümkün. Kasetin icadı ile birlikte ilk ev tipi teypler piyasa sürülüyor. Zaman içerisinde daha fazla talep görmeye başlayan kasetler en büyük yükselişini ise taşınabilir kasetçalar ve teyplerin piyasaya sürülmesiyle yaşamıştır. Sony, dönemin en büyük icadını gerçekleştiriyor ve 1979 yılında WalkMan tasarımlarını kullanıcılarla buluşturuyor.
Oldukça fazla talep gören, neredeyse her evde kendisine yer bulan kasetin ömrü ise bir yerde tükeniyor. Evet, bildiniz. 2000’li yıllarda CD teknolojisinin kullanıcıyla buluşması, o çok sevdiğimiz kasetlerin yerini CD’lere bırakmasına neden oluyor. Teknoloji ilerledikçe hiçbir şeyin baki olmayacağını bildiğimiz için CD’lerin de kendisini farklı bir teknolojiye bıraktığını biliyoruz. Günümüzde ise ne kaset ne de CD’nin adı pek anılmıyor. Yeni bir şarkı hazırlayan sanatçının şarkısına müzik platformlarından erişim sağlayabiliyoruz.
Hadi Şimdi Kaseti Yerleştin Kasetçalara, Müzik Keyfi Başlasın
Biraz nostalji yaşamak istiyorsanız, kaseti kasetçalara yerleştirin ve müzik keyfini başlatın! Bir kasetçalar, ne gibi özelliklere sahipti dersiniz; her şeyden önce kasetteki şarkıların muhteşem bir atmosferde dinlenmesini sağlıyordu. Şimdilerde müzik platformlarında dinlenen şarkılar, o zamanlar kasetçalar ile dinleniyordu. Kasetçaların kaset koyma bölmesi bulunuyordu. Orayı bir düğme ile açtığınızda kaseti yerleştirebiliyor ve kapağı kapattıktan sonra yine bir düğme ile şarkıların art arda çalmasını sağlayabiliyordunuz.
Bir önceki şarkıya dönmek istediğinizde ise yine bir tuşla bunu yapabiliyordunuz. Böylelikle istediğiniz şarkıyı tekrar tekrar dinleme şansı elde ediyordunuz. Öte yandan kasetteki şarkılar bittiğinde kaset bölmesini açmanız ve kaseti ters çevirmeniz yeterliydi. Ne kadar da kolay değil mi? Kasete dokunmak, kaseti ters çevirmek, şarkıların çalması için bir düğmeye basmak; aslında insana özgüven kazandırıyordu. Bir şeylerin ulaşılabilir olduğunu düşündürüyordu bir yandan da. Bu nedenle kasetin insanın ruh halini iyileştirme noktasında çok önemli bir yere sahip olduğunu söyleyebiliriz.
Zülfü Livaneli’den Tanju Okan’a
Çıkarmış olduğu kaseti sıklıkla dinlediğimiz birçok isim bulunuyor. Zülfi Livaneli’den Tanju Okan’a bu liste uzar gider. Bu listedeki isimlerden biri olan Zülfü Livaneli’ye yakından bir bakalım istiyorum. “Kan Çiçekleri” başta olmak üzere birçok şarkıya hayat veren Livaneli hem edebiyatçı hem de müzisyen kişiliğiyle dikkatleri üzerine çeken bir isim.
Gürcü kökenli bir aileden gelen Zülfü Livaneli ya da Ömer Zülfü Livaneli, 20 Haziran 1946 tarihinde Konya’da dünyaya geldi. 1974-75 yıllarında Stockholme’de müzik eğitimi gören Livaneli, bir süre İsveç, Paris ve Atina’da yaşadı. UNESCO tarafından büyükelçilik payesi ve Genel Direktörlük Danışmanlığı görevi verilen ünlü sanatçı, aynı zamanda kendisini edebiyat alanında geliştirdi.
Gökyüzü Herkesindir, Şapka, Huzursuzluk, Kardeşimin Hikayesi gibi kitapların yazarı Zülfü Livaneli, sinemaya da merak saldı. Özgün film müzikleri yaparak sinema sektörüne atılan Livaneli, uluslararası üne de kavuştu. Ayrıca dört uzun metrajlı filmi de yönetti. “Yer Demir Gök Bakır”, “Sis”, “Şahmaran”, “Veda”; yönetmenliğini yaptığı uzun metrajlı filmlerdir. Müzik sektöründe de kendisine yer bulan Zülfü Livaneli, birçok şarkısıyla dinleyenlerin kalbini kazanmayı başardı.
İşte kasetin tarihine dair gerçekleştirdiğimiz yolculuğumuzda Zülfü Livaneli’ye denk gelmemizin nedenlerinden bir tanesi de budur. Birçok özel şarkıyı seslendiren Livaneli, kalplerimizde yer etmeyi başardı. Bestesini kendisi ve kardeşi İzzet Ferhat Livaneli’nin yapmış olduğu “Kan Çiçekleri”, Zülfü Livaneli sesinden bizlere ulaşan çok özel şarkılar arasında yer alır.
Şimdi kasetçalarınıza Livaneli’nin kasetini koyun ve Kan Çiçekleri’ni dinlemeye başlayın:
“Topraktan mı sürmüş candan mı kopmuş
Açar yediveren kan çiçekleri
Türkü mü şiir mi ağıt mı yoksa?
Açar yediveren kan çiçekleri
Bölük bölük olmuş çaylar denizler
Hiçbirisi denize varabilmezmiş”
Nostalji yolculuğumuzda kasetin özel bir yeri olduğundan, belki de bu yazıyı kaset dinlerken okumalısınız, ne dersiniz?