Her Şeye Yabancı
Zaman, kendine direneni ısrarıyla yatıştırır. Yönünü bilmeyenin aklını daha çok karıştırır. Oysa koca cevizin kendinden emin yaprakları rüzgâra hasret. Rüzgârsa zulmün gücüne, zamanın durağanlaşmasına boyun eğmiş. Akışın yönünü değiştiremeyen rüzgâr kendine yabancılaşır zamanla. İşte şimdi ben de hiç bilmediğim bir yerde hiç bilmediğim bir hayatı yaşıyorum. Aynada gördüğüm kişiye yabancıyım. Yatakta yattığım, uyandığım taraf benim değil. Başımı koyduğum yastık canlı, nefes alıyor benimle. Bana hayallerinden bahsediyor. İnsanların acımasızlığından dem vuruyor. Üstüme örttüğüm yorgan üşüyor…
Kışlar ne kadar da soğuk geçiyor artık, aylar birbirinden habersiz tıpkı insanlar gibi… Bir mevsim geçiriyoruz birlikte ama birbirimize hala yabancıyız. Gitmediğimiz, görmediğimiz yerler var. Tanımadığımız huylarımız bizi sürekli şaşırtıyor. Mesela şubat, erkenden uyanıp saçlarını yıkıyor her sabah. Mart gülerek uyanıyor. Ocak sürekli her şeyden şikâyet ediyor. Kendimi bazen bir mevsime yahut bir aya bazen insanlığa ait hissediyorum. Size de diyorum ya her şeye yabancıyım ben. Kendimden bihaberim. Herkes her şeyden bihaber aslında. Bu dünyada yaşamak da ölmek de sessizce. Sürüp gidiyor bir sicim gibi. Ve sürekli yol alıyor ağır ağır bir katar misali…
Uzaklara Gitmek
Bu ne biçim hava böyle! Özgürlük ne yana uçuyor? Karıncalar neden sürekli çalışıyor? Kafamda birbirinden bağımsız sorular var. İçimde birbirinden bağımsız ve aykırı insanlar. Bir şeyi yaparken nasıl oluyor da bambaşka bir şeyi istediğimi anlayamıyorum. Pişmanlıklarım yok denecek kadar az. Korkularım her yanımı sarmış. Her nefes alışımda azar azar soluyorum.
Neden bunları buraya yazıyorum? Bunu da bilmiyorum. Bildiğim bir şeyler var ama bildiklerim sorularımın yanıtları olamayacak kadar basit. Mesela çileğin çelikle ürediğini; kajunun, her kaju elmasının içinde bir tane kaju fıstığı olduğu için pahalı olduğunu biliyorum. Gel gör ki şimdiye kadar ne çilek yetiştirdim ne de bir kaju ağacı gördüm.
Uzaklara gitmek istiyorum. Görmediğim yerleri gezmek istiyorum. Gittiğim yerde soluklanıp tekrar yeni yerler için yolculuğa çıkmak istiyorum. Gülüşün yüz farklı haliyle tanışmak istiyorum. Bir Kırgız gibi şakalaşmak, bir Norveçli gibi mutlu olmak istiyorum. Ortadoğuluyum. Afrikalı, Avrupalı, Amerikalı olmak ama öyle kalmamak istiyorum. Sizce çok mu şey istiyorum?
Son Bir Kez
Bugün günlerden Pazar. Yaprakların dökülüşünü son kez göreceğimi bilsem… Ah bir bilebilsem. Dünya görüşümden tutun; ayağımdaki çorabıma kadar ne çok şeyi değiştirirdim sahi… -Bulunduğum yer dahil-
Oturduğum koltuktan hiç kıpırdamadan ve durmadan düşünüyorum. Bir şeyleri değiştirebilmek için her şeyi gözden çıkarmak mı gerekli? Sahi ne yapardım ilk iş olarak? Sanırım ilk olarak karmaşık kelimelerden kurtulurdum. Giymediğim eşyaları sahiplenmeyi bırakırcasına sürekli peşimde sürüklemezdim onları. Hatıraları peşimde sürüklemezdim.
Sonra bana en çok acı veren hatamı tekrarlardım. Kendimi onaylatmaktan vazgeçerdim. Sürekli bildiğim yanlışları yapardım. Sanırım bu liste uzadıkça uzayacak. İyisi mi bir liste yapmalı…
Ah şu sonbahar!
İçimde hep aynı
Dökülüyor yapraklar.
Gelişi gibiydi,
Gidişinin afili yalnızlığı…