Terliklerim… Evet, geçen gün evde terliklerimle otururken bayağı sohbetler ediyorduk. Konuşma sırasında bu yıl kışın geç başlayıp erken bittiğine de değindik. Sonra küresel ısınma, gıda krizi deyince laf lafı açtı. Sen o işi ne yaptın ben bu işi batırdım derken konu döndü dolaştı değişen şeyler üzerine geldi. Bir an duraksadım. Hiç konuşmadan, paylaşmadan, geriye dönüp bakmadan yaşayıp gidince değişen şeylerin farkına varmak mümkün değildi.
Her şey gerçekten inanılmaz bir hızda değişiyordu. Elbette değişmeyen şeyler de vardı. Mesela; gökyüzüne bakınca, engin maviden tutun da bakır kızıla kadar insanı kucaklayan o derin ferah ve huzur hissi hep aynıydı. Gökyüzü hep böyle insana huzur verecekti.
Bir an önce gökyüzünü görmek için başımı kaldırmak istedim. Kafamı kaldırdım ve tavana baktım. Hayal dünyasından uyanmıştım. Gerçeklik bana beyaz bir tokatla kendini hatırlatmıştı. Sonra tam tersine bir hareketle yere baktım. Ayağımın altında duran halıyı gördüm. Halının desenlerine bir anlam veremedim. Neden bu anlamsız halıyı alıp hayatımın orta yerine öylece koymuştum. İnsanın sürekli gördüğü şeylerin bir anlamı olmalıydı.
Ne kadar çok şey değişmişti. Terliklerim hariç etrafımda gördüğüm her şey yeniydi. Sürekli bir şeyleri değiştirmişim. Bununla da kalmayıp değişmiştim. Ancak dönüp hiç kendime bakmadan yaşamıştım tüm bunları. Evet değişmiştim ama nasıl değiştiğimi, nelerin beni değiştirdiğini hiç düşünmeden yapmıştım.
Hayır, bu iş bu kadar basit ve bayağı olamazdı. Benim bilinçli bir dahlim olmasa da beynim ben onu birincil bir görevle meşgul etmezken yani onu rahat bıraktığım zamanlar kendi kendine bu boşlukları dolduruyordu. Bu değişimin kaosa sürüklenmeden sürmesinin başka bir açıklaması olamazdı. Peki bu ne kadar sağlıklıydı?
Kendi kendime başlattığım bu kaotik süreç bir süre daha bu şekilde devam etti ve basit mantık kuralları ile bazı çıkarımlarda bulundum: İnsan var olduğu günden beri bir değişim ve gelişim içindeydi. Bu durağan bir şey değil bilakis bir süreçti. Farkına vardığımız her değişim benliğimizi anlamlandırabilmek ve kendimizi tanımak adına bize kıymetli ipuçları veriyordu. Yani insanın kendini tanıması için değişen yönlerinin bilincinde olması, bunu sorgulaması gerekiyordu. Bunun için en iyi yol her gece uyumadan önce on dakika düşünmekti.
Karar verdikten sonra tavana ve yerdeki halıya tekrar baktım. Artık gözümde onlar da anlam kazanmaya başlamıştı…
Çok güzel yazmışsınız. Kaleminize sağlık
Bu güzel ve değerli yorum için teşekkür ederim sevgili okur.
Guzel bir yazi olmus. Ozellikle yazinin giris kismi bana eski gunleri hatirlatti.
Beğenmene çok sevindim:) Eskileri düşününce konuya -direkt- öyle bir giriş yapmış oldum.:))