Maalesef çok kitap okuyan bir toplum değiliz. Yazarımız çok. Kitap basan matbaalarımız, satan kitapçılarımız da var. Ama otobüsteyken, yolculuk ederken bir şeyler okumak yerine telefonda “okey oynayan, çiftlik kuran, ordu üretip komşu kaleye saldıran” insanlar gördükçe canım sıkılıyor. Belki “bu onların tercihi” diyebilirsiniz ama bu olay bizi cahilliğe götürüyor. Bilgisiz nesiller yetişiyor bu yüzden. Sadece gençleri demiyorum, yetişkinler de var bu durumda. Kitap okumak ile daha çok ilgilenmemiz lazım.
Şimdi biraz istatistiklere bakalım. Satılan kitap sayısının nüfusa bölünmesiyle elde edilen bir oran var. Bu oran Türkiye’de %0,01. Bu orana göre ülkemizde bir insan “on yılda” 1 kitap okuyormuş. Dikkat edin, “ayda” veya “yılda” demiyorum. Avrupa’da bir insan yılda ortalama 8 kitap okuyormuş. ABD’de 9 kitap okuyorlarmış yılda. Japonlar ise bu konuda dünya lideri. Kişi başı yılda 25 kitap okuyorlarmış. Vay be…
Ne yapmak lazım? Bir şekilde bir program düzenleyerek insanımıza kitapları, romanları sevdirmek lazım. Televizyonda takılmak yerine, garip gurabet diziler izlemek yerine, kitap okusak; bir şeyler okumak kötü mü olur? Sevdirmek lazım kitapları… Şimdi sonuçta, tv’de aksiyon var, macera var, aşk var. İnsanlar bunlara rağbet gösterdiği için dizi-film izliyor. Ama bunların kitaplarda da olduğunu bilmeyen kısım var. İşte bunu mu öğretmek lazım acaba? Telefondan, tv’den alınan tadın kitaplarda da olduğunu göstermek mi lazım?
Ben şahsen ayda bir kitabı zor bitiriyorum ve yarım bıraktıklarımda var. Elbette sonra dönüp okurum. Ama okuyorum ve bu bana gurur veriyor. Çünkü hayatımda az da olsa ortalamayı yükselttiğim durumlardan birisi. Eskiden daha çok okurdum ama fantastik türdendi bunlar. Heyecan- aksiyon vardı. Sonraki sayfada ne olacak diye merak ederim. Gece yatma saati geçtikten sonra bile okurdum küçük ışıkla.
Ömrüm biraz otobüslerde geçiyor ama sağlık olsun. Durakta beklerken de “boş durmayım, okuyayım” dediğim zamanlarda bazen otobüsü de kaçırdım. Şimdi daha çok tarih kitapları veya tarihi romanlar okuyorum. Geçmişteki unutulmaması gereken olayları anlatan ve beni geliştiren kitaplar.
İki tane de güzel söz yazalım kitap okumak ile ilgili:
“Biraz param olduğunda kitap alırdım. Üstünden artarsa, onunla da yiyecek…” Deciderius Erasmus
“Ben çocukken fakirdim. İki kuruş elime geçince bir kuruşunu kitaba verirdim. Eğer böyle olmasaydı, bu yaptıklarımın hiçbirini yapamazdım.” Mustafa Kemal Atatürk
Yılda onlarca kitap bitirmeniz dileğimle, iyi okumalar.
Kitap okumamak toplumumuzun kanayan yarası. Ben birçok kişinin burun kıvırdığı kitap okuma hobisini, hobi olmaktan çıkartım. Artık kitap okumak benim gündelik bir rutinim. Eğer bir günümü kitap okumadan geçirirsem ertesi gün kendimi rahatsız hissediyorum. Kitap okumanın çok güzel birşey olduğunu, aslında kitaplarda keşfedilmeyi bekleyen kocaman bir dünya olduğunu her fırsatta dile getiriyorum. İstatistikler beni derinden yaraladı. Böyle olmamalı.
Yazan çok yazar var evet. Lakin ben yeni yazarlardan bir tat alamıyorum. Genelde klasikleri ve eski yazarları okurum.
1000kitap adlı sitenin düzenlediği okuma etkinliğine katıldım geçen ay. Tolstoy kitapları okuyacağız bir ay boyunca. Bunun yanı sıra Blog Sözlük kitap okuma grubunu yönetiyorum ve her ay bir kitap belirleyip okuyoruz. Oradaki katılım beklediğim seviyelerde değil ve bu beni açıkcası çok üzüyor. Ama katılım yok ve ben de o zaman okumayı bırakıyorum demiyorum. Bir kişinin bile aramıza katılması için çabalıyorum.
Geçen sene 23 kitap okudum. Sayı olarak yüksek değil. Çünkü ben biraz yavaş okuyorum. Ama yılmadım. Bu seneki hedefim 35 kitap okuyabilmek. Şu an 17 kitap bitirdim. Böyle giderse hedefimi aşabileceğim gibi gözüküyor.
Kitap okumak benim için hassas bir konu. Yazıyı görünce yorum yapmadan geçemedim. Elinize sağlık.
Teşekkür ederim, hem yazımı okuyup yorum yaptığınız için, hem de ülkemizin kitap okuma oranını yükselten nadir kişilerden biri olduğunuz için. Keşke sizin gibi daha çok insan olsa emek harcayıp bir şeyler yapan ve keşke küçük yaşta, okul çağında, okulda kitap üzerinde daha çok durulsa…
Dediğiniz gibi okumak günümüzde büyük bir sorun. Okullarda okumaya teşvik olmalı evet ama bence okullar öğrencileri daha çok kitaptan soğutuyorlar. Öğretmenin seçtiği kitabı zorla okuyan ve bu kitaptan sınava girerek aldığı nota göre değerlendirilen öğrencilerden okumayı sevmelerini nasıl bekleyebiliriz ki..
İşte o “zorla okutmayı” bizler yaşadık. Bu yüzden hem öğretmenlerin hem de velilerin küçük yaşta ama güzel ve uyumlu bir şekilde, kitap okumanın önemini çocuklara, öğrencilere aşılamaları lazım.
Ahmet NAÇ – GÖLGE
Yazarın öncelikle TEDx konuşmasını izlemenizi öneririm.
Teşekkürler
Öncelikle ellerinize sağlık çok güzel bir yazı olmuş. Sizin de bahsettiğiniz gibi kitap okumamak halihazırda toplumumuzdaki en büyük problemlerden biri ve doğal olarak da hepimiz bu konuyla ilgili sıkça yakınıyoruz ve çeşitli yerlere yazılar yazarak bu problemin çözümü için ilerleme kaydetmeye çalışıyoruz. Aslında bu çok güzel bir şey ama bence problemimize çok da fazla katkıda bulunmuyor. Çünkü bizim asıl problemimiz okumamak. Okumamaktan kastım sadece kitap değil, toplumumuz malesef hiçbir şeyi okumuyor bunlara kitap, dergi, gazete, şiir, afiş…. aklınıza ne gelirse dahil… Anca işi düştüğü zaman bazı yazılara göz atıyor sadece, onların da çok okunduğunu sanmıyorum. Ve biz hiçbir şeyi okumayan insanımızı bilinçlendirmeye çalışırken yazılar yazıyoruz. Ama işin kötü yanı hiçbir şeyi okumayan bu insanlar doğal olarak bu yazdıklarımızı da okumuyorlar ve malesef kendimiz bir kısır döngü oluşturuyoruz. Peki ne yapalım o zaman? Amiyane tabirle “kitapları alıp insanların gözüne sokmalıyız” bence… Yapılan yorumlarda bir arkadaş zorla okutulan kitapların insanları okumaktan iyice uzaklaştırdığından bahsetmiş. Bu yoruma %100 katılıyorum. İnsanların gözüne sokmaktan kastım asla zorla kitap okutmak olarak algılanmasın lütfen. Aslında siz de yazınızda bahsetmişsiniz çözümden: Sizin de dediğiniz gibi eğer biz bu konuda bir farkındalık oluşturmak istiyorsak öncelikle kitaplarla bütünleşmemiz gerekiyor -yazımda “kitap” kelimesini kullanıyorum ama aslında kastettiğim herhangi bir yazıt türü, müsaadenizle yazının devamında da “kitap” kelimesini kullanacağım- nasıl mı? Tabi ki kitapları yanımızdan ayırmayarak. Belki gittiğimiz her yere kitap götürmeliyiz, zaman ve mekan dinlemeden her yerde kitap okumalıyız bunların en bariz örnekleri de herhalde otobüs yolculukları ve parklardır ama aslında aklımıza gelen her mekanda bu aktiviteyi gerçekleştirebiliriz. Bunun için de çeşitli mekanlarda daha rahat okuyabilmek amacıyla farklı boyutlarda basılmış kitapları kullanmakta fayda var derim. Bunun haricinde arkadaş çevremizdeyken sürekli kitaplardan bahis açmak, kitap önerilerinde bulunmak, alıntılar yapmak, örnekler vermek hem arkadaşlarımızda bir merak hem de eksiklik hissi -bakınca güzel bir şey gibi durmuyor bu söz öbeği ama biz bunu iyi anlamda kullanacağız- uyandıracaktır. Aynı zamanda kitap günleri düzenlenebilir. Sadece kitap değil aslında yazar günleri, şiir günleri, masal, öykü, deneme günleri… Ortam olduktan sonra bazen bir sayfa yazı ile ilgili bile dakikalarca konuşabiliyor insan yeter ki ortamı hazır edelim biz… Tabi sadece yazarak anlatmaktan biraz daha zor bir şey bunları yapmak ama hepimiz çok iyi biliyoruz ki güzel şeyler her zaman zordur ve inanıyorum ki biz bunların çok daha fazlasını yapabilecek güçteyiz.
Sanırım çok uzattım, başınızı ağrıttım kusura bakmayınız. Yazınız için tekrar teşekkür ederim… Çok güzel bir yazı… Çok faydalı bir site… Emeği geçen herkesin ellerine sağlık…
Müsadenizle okumayla ilgili farklı bir probleme daha değinmek için açıklama yapmadan bir alıntı yaparak yorumumu bitireceğim. O kendisini anlatacaktır zaten:
“Bir gün dişlerini tedavi etmek için gelen hekime, o sırada benim elimde okuduğum sosyoloji kitabından sorular sormaya başladı. Tabii, buna derhal cevap verecek durumda olmayan diş hekimi, mahçup olmuştu. Ben buna müdahale ederek, hemen kitabı getirdim ve bunun pek yeni neşriyat olduğunu söyledim. Atatürk, bir taraftan işi şakaya getirerek, diş hekimine şöyle dedi: ‘Biliyorum siz kendi mesleğinizde en büyük başarıyı gösteriyorsunuz, fakat bunun yanı başında başka meselelerle de ilgilenerek okumanızı teşvik etmek istedim ve bu kadar aykırı bir konuyu bilhassa seçtim.’ dedi. Diş hekimi bir dahaki gelişinde bu konuya ait birçok kitap tedarik ederek okumuştu ve bu kez o, Atatürk’e bunlarla ilgili bazı sorular sormuştu. Buna benzer daha pek çok verilecek örnekler vardır.” Diş Hekimi Sami Bey ile Atatürk’ün arasında geçen konuşmayı Prof. Dr. Afet İnan yukarıdaki gibi anlatıyor.
Bu kadar uzun bir yorum yapmanız beni çok mutlu etti. Dediğiniz gibi, her yerde azıcık da olsa kitap okumalı veya kitap hakkında birkaç söz söylemeliyiz. Ben dediklerinizi emin olun yürürlüğe koymaya çalışacağım. Hem kendimi hem de başkalarını buna teşvik edeceğim. Tekrardan teşekkür ederim.
Evet gerçekten ülkemizde okuma oranları çok düşük ve bu çok acı bir durum. Kimse farkında değil…
Teşekkürler yorumunuz için.
Güzel bir yazı olmuş teşekkürler.
Ben de teşekkür ederim yorumunuz için.
Yazı güzel ama biraz daha fazla veri gerekli olduğunu düşünüyorum
En kısa sürede ekleyelim, desteklerinizi bekliyoruz.
Yüreğinize sağlık
çok güzel bir içerik olmuş. umarım devamı da gelir
Merhaba, çok bilgilendirici ve akademik bir paylaşım olmuş. Teşekkür ederim.