Körlük

Körlük: “Bakabiliyorsan Gör, Görebiliyorsan Fark Et”

//

Jose Saramago imzalı Körlük, insanlığın sınırlarının aşıldığı oldukça etkileyici romanlar arasında yer almaktadır. 1998 Nobel Ödülü’nü kazanmış olan roman, dünyadaki olası vahşeti oldukça edebi bir şekilde gözler önüne seriyor. Kitabın girişinde yazan “Bakabiliyorsan gör, görebiliyorsan fark et!” sözü, aslında kitabın özeti şeklinde. Bakabiliyorsak görmeliyiz ve fark etmeliyiz. Geçmişin karanlık yüzü şimdinin aydınlığını kirletiyor ve geleceği yok ediyorsa, orada bir şeyler yanlış gidiyordur.

Sinemaya da uyarlanmış olan Jose Saramago eseri, toplumsal yaşamın vahşete dönüşebileceğinin bir kanıtıdır. Kitapta kullanılan kör olma durumu bir metafordur. Bakarken görmemek, görmüyorken hissetmemek; insanlığın yaşadığı en ıstıraplı durumlar arasında yer alır. Saramago, eserinde bir kadının tek başına örgütlenmesini körlük metaforu üzerinden verir. Hâlâ güzel şeyler olacağına inanan, vicdanıyla hareket eden insanlar vardır ne de olsa. Peki Körlük neden bu kadar önemli bir romandır?

İnsanlığımızı mı Yitiriyoruz?

Körlük, Portekizli yazar Jose Saramago tarafından 1995 yılında yazılan alegorik bir romandır. Kör olma durumu, farklı bir mesaj verme kaygısıyla kullanılmıştır. Gerilim, bilim kurgu ve psikoloji türlerindeki roman; oldukça basit ama bir o kadar da derin bir konuyu işler. Kitabın konusu şu şekildedir: Körlük, bir toplumda salgın olarak yayılır. Herkes tek tek kör olmaya başlar. Körlüğün neden olduğu korku ve panik, ahlak kurumunun yavaş yavaş çökmesiyle sonuçlanır.

Kitabın oldukça ilginç taraflarından biri, körlüğün bulaşıcı bir hastalık olmasıdır. Bunun yanı sıra olayların hangi ülkede geçtiğine dair bir bilgi bulunmaz. Karakterlerin de adı yoktur. Sadece çeşitli sıfatlarla nitelendikleri görülür.

Jose Saramago, isimsiz bir ülkenin isimsiz kahramanlarını kitabında işleyerek böyle bir olayın belirli bir grup özelinde düşünülmemesi gerektiğini ifade etmiş olabilir. Burada önemli olan, insanların korku ve panik durumunda neler yapabileceğidir. Kitabın dikkat çeken özelliklerinden bir diğeri, virgül ve nokta dışında herhangi bir noktalama işaretinin kullanılmamış olmasıdır.

Bir okuyucu olarak olaylara şaşkınlığınızı hayali “ünlem”lerinizle belli edebilirsiniz. Aslında körlüğün bir salgın dahilinde yayıldığı bir ülkede, körlüğe bağlı olarak meydana gelen bütün olaylar, insanların şaşırma duygusunun da yok olmasına neden olur. Çünkü anormal, normal olarak kabul edilir.

Körlük romanını okumaya başladığınızda sizi ilk şu cümle karşılayacaktır: “Sarı ışık yandı.” Bir ışık yanarken oldukça kısa bir süre sonra bir ışık sönecektir. Çünkü trafik ışıklarında bekleyen bir adam aniden kör olacaktır. “Beyaz körlük” olarak adlandırılacak olan hastalığın ilk kurbanı, rutin hayatına devam eden bir insandır.

İlk kıvılcım bu şekilde ateşlendiğinde sürücü, bu olayın sadece kendi başına geldiğini düşünür. Panik ve korku dalgası kendisini hissettirmeye başlar. Bu dalganın sonu, birçok insanın yıkımı anlamına gelecektir. Adam, körlüğü ilk yaşayan olsa da zaman içinde oto hırsızına, seks yapan bir genç kıza ve onlardan başka insanlara bulaşmaya başlar. Bu, bir salgındır.

Hükümet yetkilileri salgının farkına vardığı anda, körlerin tecrit edilmesi gerektiğini düşünür. Diğer insanların hayatları tehlikeye atılmamalıdır. Bu nedenle, akıl hastanesi olarak kullanılan bina, artık körlerin ülkesi olacaktır. Burada tecrit altına alınan körler, vahşetle karşı karşıya kalacaktır. Jose Saramago Körlük kitabında, temel olarak bu vahşeti vermeye çalışır.

İlk kör olanlar arasında yer alan göz doktoru tecrit edileceği sırada eşi, kör olmasa bile, onunla birlikte gitmek ister. Kör olduğunu ve kendisinin de tecrit edilmesi gerektiğini belirten kadın, körlerle birlikte tecrit bölgesine gider. Asıl olay, körlerin ülkesinde gören tek kişinin tanık olduğu vahşettir.

Diğerleri görmüyor olsa bile kadın kör değildir ve her şeyi görür. Panik ve korku, bir süre sonra pek çok önlemez olayın meydana gelmesine neden olacaktır. İçerideki erkeklerden bazıları çeteleşir ve yetkililerin bıraktığı yiyeceklere el koyar. İçeride, dışarıdakilerin tanık olamayacağı olaylar meydana gelir.

Yaşanan her şey, insanların onurunu yitirmelerine neden olur. Kitap, tam da insanlığın yitirildiği bir ortamı resmeder. Umutsuzluğun hakim olduğu ortamda umudu yeşertmeye çalışan tek bir kişinin olduğu görülür: Gözleri gören kadın. Kötü olan her şeyi gören bu kadın, dayanışma ve direniş ile umudu tekrar kazanmaya çalışır. Hem de bunu tek başına yapar.

Bu yazımızı da tavsiye ederiz:  Stalin ve Sovyetlerin Doğu Anadolu'daki Toprak Talepleri

Dayanışma ve Direniş ile Umudu Tekrar Kazanma Çabaları

Körlük konusu itibarıyla oldukça ilgi çekici bir romandır. Romanda yer bulan karakterlerin tamamı isimsiz olmalarına rağmen, aslında her birinin birey olduğunu ve gerçekten vahşeti yaşadıklarını anlarız. Göz doktoru, genç kız; bütün karakterlerin romanda özel bir yeri olsa da romanın işleyişindeki en önemli pay, gören kadındadır.

Kendisini eşi için ve daha sonraları bütün kör insanlar adına feda eden gören kadın, insanların umudunu yeşertecek adımlar atar. İçerideki bir grup çete, yetkililerin verdikleri yemeklere el koyar. Diğerlerinin, ellerindeki en değerli şeyleri vererek yemek alabileceklerini belirten çete, insanlardan değerli eşyalarını ister.

Bir süre sonra çete, kadınların kendileriyle seks yapmalarını isteyerek ahlak kurumunun tamamen yıkılmasına neden olur. Çetenin isteğine boyun eğen ilk kişi, gören kadındır. Körlerin aç kalmalarını istemez. Bir süre sonra diğer kadınlar da kendilerini feda etmeye başlar. Bu olay, vahşetin sadece bir yüzüdür.

Körlük mü Bizi Yıkan?

Tecrit altındaki insanlar bir süre sonra dışarı çıkıp açlık ve sefaletin ne kadar yıkıcı olduğunu görür. Çünkü dışarıda da durum içerideki gibidir. Fakat bir süre sonra, birden kör olan insanlar birden görmeye başlar. Sanki bir tufan gelmiş, insanlığı yıkmış; sonra geldiği gibi gitmiştir. Ama yaşananlar unutulabilecek midir?

Jose Saramago Körlük kitabıyla bizlere insanların korku ve kaosun olduğu bir ortamda neler yapabileceğini göstermiştir. Oldukça etkileyici bir üsluba sahip olan eser, Saramago’nun en önemli romanları arasında yer almaktadır.

Yorum bırakın

Your email address will not be published.

Edebiyat Kategorisinde Son Yazılar

Sevgi Eken Sevgi Biçe

Saçıma ak düştü bu sene, İlk tanenin havaya düşmesi gibi; Hiç olacak olanın üstüne. Hissettim o

Şapșik

En beklenmedik anda, nameler getirdi güvercinler. Bilmiyorum nasıl vardım yanına, başım kollarımın arasında. Bakışınca gözlerinle, düşüncelerim

Kardan Adam

Güneşin ilk ışıkları henüz yeni yeni karların üzerine vuruyordu. Sabah koşusunu yapmak için evinden hızlı adımlarla

Aynaya Bakınca -1

Saat hayli geç olmuştu ama aksi gibi canı çay çekiyordu. Çayı içtikten sonra gece uyuyamamak vardı