Onu yeme bunu yeme, ne yiyelim kardeşim?

//
1

“Arkadaşlar, çay içmeyin çünkü çay içenler ölüyor! Bakın babaannem çay içiyordu, 95 yaşında zatürreden öldü! Bu basit bir tesadüf mü? Hayır, çayın zararları ortada!”

“Pet şişe sularını güneşte bekletmeyin, çünkü güneşte bekletilen sular bisphenol A (BPA) içerdiği için prostat kanseri yapıyor! BPA’nın vücutta hormonları nasıl bozduğunu ve uzun vadede ne tür hasarlar verebileceğini biliyor musunuz?”

“Meyve yemeyin, çünkü meyvenin içinde karbonhidrat var, karbonhidrat kilo aldırır, şeker hastası yapar, ölürsünüz!”

İşte tam da bu yüzden sosyal medyada gördüğümüz bu tarz paylaşımlar canımı sıkıyor. Bu yazıyı içimi dökmek için yazıyorum.

Benim kilo sorunum yok. Şöyle spora başlayalım, iki kas yaparız, havalı oluruz dedik. Derken Google, Instagram, Facebook (hangi yıldayız?), çarpıya dönen kuş gibi telefonumda beslediğim mini algoritmalar bunu duymuş olmalı ki 3 aydır karşıma çıkan her şey beslenme ve diyet üzerine. Sanki dünyada başka konu kalmamış gibi, her şey beslenme üzerine dönüyor.

Bir adam çıkıyor, sadece etle beslenin diyor. Etle beslenen kişilerde otoimmün hastalıkların gerilediğini, hatta iyileştiğini söylüyor. Karşısına birisi çıkıp retweet mi rex mi her neyse, etobur beslenen kişilerin kalp hastalıkları açısından riskli olduğunu söylüyor.

Canan Karatay

Etobur Diyeti:

https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/34934897/

Etobur beslenen kişilerde yapılan çalışmalarda belli başlı bazı sağlık ölçütlerinin iyiye gittiği saptanmış: uyku kalitesi, cilt lezyonları, inflamasyon değerleri, şeker hastalığı gibi.

https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/30958719/

Sadece kırmızı et yemek, bitki bazlı protein ürünlerine kıyasla kolesterol değerinin üzerinde daha az düşürme etkisi göstermiş.

https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC10380617/

Hayvansal gıdalarla beslenme, kardiyovasküler hastalıkların birçok moleküler mekanizmasını tetiklemekte.

Bu tür çeşitli çalışmalar mevcut ama biz kime ve neye inanmalıyız? Ben de bilmiyorum ve kafayı yemek üzereyim.

Başka bir bilgi kirliliği: Meyve yemek şeker hastası yapar, kilo aldırır. Yine sosyal medya fenomenleri çıkıp diyor ki, meyvenin içinde şeker var, yersek şeker hastası oluruz. Canan Karatay, 3 beyazı yasaklamıştı, şimdi meyve de mi yasak diyenlere.

Meyve Tüketimi:

https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC5388466/
https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/23990623/

Taze meyve tüketen insanların tip 2 diyabet açısından yemeyen insanlara göre riski çok daha düşük. Ancak yüksek miktarda meyve suyu tüketimi olan kişilerde tip 2 diyabet riski yüksek. (Ancak makalelerden anlamlı sonuçlar çıkarmak için bilimsel kanıt piramidini kullanmamız gerektiğini de unutmayalım).

Anti-meyveciler için bilimsel makale bulamadım, ancak sosyal medyada çok sık görmekteyim. Örneğin: Glucose Goddess, Jessie Inchauspe bir paylaşımında portakalların aslında gerçek olmadığını ve insan üretimi olduğunu söylüyor. Bir miktar gerçeklik içerse de, meyve yemenin kısıtlanması gerektiğini öneriyor.

Buraya kadar aslında yakın zamanda ortaya çıkan akımlardan ve karşıt düşüncelerden bahsettim ama bunun öncesi de var: İyot içerikli masa tuzu/kaya tuzu; düşük karbonhidrat/düşük yağ ile beslenme; kalori bazlı beslenme modeli/açlık hissiyatına göre beslenme modeli gibi. Nutrisyonel bilimler içerisinde birçok ayrılık ve tartışma noktaları mevcut.

Aynı şekilde, bu tartışma noktalarını alıp kendi kazançları için korku hegemonyası oluşturup “her derde deva hap” diye adlandırdıkları takviye haplarını satmaya. Benzeri şekilde anlamsız beslenme modelleri satmaya çalışan fırsatçılar da mevcut. İnsanları korkutarak para kazanma peşinde olan bu fırsatçılar, sağlık ve beslenme konusunu manipüle ederek büyük bir karmaşa yaratıyorlar.

Sonuç olarak, yemek yiyen de ölüyor, yemeyen de. Ancak, sağlıklı ve dengeli beslenmenin, düzenli egzersizin ve genel olarak sağlıklı yaşam tarzının önemini unutmamalıyız. Bilimsel verilere dayalı, dengeli bir diyet ve sağlıklı bir yaşam tarzı benimsemek, uzun vadede sağlığımızı korumak için en iyi yol olacaktır.

Sayın okuyucular, siz aç ve açıkta kalmayın diye yazımın sonuna kadar gelenler için bir liste vereyim, buyurun:

  1. İşlenmiş etlerden uzak durun.
  2. Aspartam içeren tatlandırıcılardan kaçının.
  3. Proteini büyük olduğu için inek sütünden uzak durun
  4. Teflon tavada pişirilmiş yemekleri tüketmeyin.
  5. Plastik kesme tahtaları kullanmayın
  6. Monosodyum glutamat içeren ‘fast food’lardan uzak durun.
  7. Doymuş doymamış yağ oranı uygun olmayan abur cuburlardan kaçının.
  8. Şekeri hızlı yükselten unlu mamullerden uzak durun.
  9. Kökenini bilmediğiniz, kokusunu alınca ishal yapan çiğ köfteden kaçının.
  10. Hint sokak yemeklerinden (şifa..) uzak durun.
  11. Kardeşimin bana şüpheli gözlerle uzattığı, yere düşen meyveden uzak durun…

"Her şey üstüme üstüme geliyor" derdim ama bir akıllı çıkıp "Sen terse gidiyorsun" diyecek diye demiyorum.

1 Comment

Yorum bırakın

Your email address will not be published.

Bilim & Sağlık Kategorisinde Son Yazılar

Baştan çıkarıcı kokular

Mmm… Nasıl da kokuyor! Kokuların ve güzel rayihaların biz insanlar üzerinde etkisi vardır. Kokular, anılarımızı canlandırdığı

Anksiyete Nedir?

Anksiyete, genellikle gündelik hayatta karşılaşılan stres faktörleriyle başa çıkamama durumunda ortaya çıkan yoğun kaygı ve korku