Felaket Teorileri: Dünyanın Sonu Nasıl Gelecek? Alternatif Senaryolar

Bilimsel bilgi; test edilebilir, yanlışlanabilir, doğrulanabilir, deney ve gözlem ile soruşturulabilir bilgidir. Gerçekliğini, güvenirliğini ve kesinliğini de yine bu tanımdan alır.  Bununla birlikte evreni, varlığı, dünyamızı, insanı ya da varoluşu anlamak, yani bir bilgi üretmek için bazı metotlar kullanmanız gerekir. Bu metotlar, bilim yapma yöntemlerinin ta kendisidir. Fakat insan tabiatı, bilimsel metotlarla üretilen bilgiden bağımsız olarak farklı eğilimlere de sahiptir.

Bu eğilimler insanı; “bilinmeyenden” ya da bilinmeyen birden fazla durumdan yeni bilgiler üretmeye götürür. En nihayetinde insan, bilinmeyenin gizemine görkemli bir ilgi duyar. Bilinmeyenin gizemine duyduğu bu görkemli ilgi ise en belirgin şekilde varoluşuna ve yok oluşuna ilişkin gizemi aydınlatmayı çabalarken oraya çıkar. Dünyanın sonunu getirecek felaket teorilerinin bir bölümü, işte bu eğilimin ürünüdür.

Bilimsel gerçekliği olmamakla birlikte, bilim tarafından “bilinmezliğe” yönelik bir içeriği olmasına karşın tümüyle reddedilmez. O halde herkesin fazlasıyla merak ettiği bir soruya alternatif cevapları arayalım. Dünyanın sonu nasıl gelecek? Bildiğimiz anlamda tek evimiz olan dünyamız, hangi sonla karşı karşıya?

Stephan Hawking’in Yok Oluş Teorisi

Felaket teorileri, çoğunlukla gücünü bilimden ya da bilimsel metotlardan almaz. Buna karşın bilimsel incelemeler, dünyanın büyük bir tahribatla veya yok oluşla karşılaşabileceğine ilişkin bazı veriler elde etmemizi sağlamıştır. Bununla birlikte bazı bilim insanları, dünyanın/yaşamın yok oluşuna ilişkin teoriler geliştirmiştir. Son yüzyılın en büyük bilim insanlarından olan Stephan Hawking, birçok bilim takipçisi için sözleri kenara atılamayacak bir isimdir.

Dolayısıyla Hawking’in dünyanın yok oluşuna ilişkin fikirleri, herkes tarafından dikkat çekicidir. Hawking’e göre dünyanın sonunun geleceği tarih 2800’lü yıllardır. Hawking’in teorisine göre dünyanın sonunu ne uzaylılar getirecek, ne de yapay zeka gibi popüler teoriler gerçekleşecek.

Hawking’in teorisi 4 ana unsurdan oluşuyor. Dünyanın sonunu oluşturacak ilk faktör iklimlerin değişmesi olacak. Daha sonra ise dünyanın farklı noktalarında aynı anda sel ve kuraklıklar baş gösterecek. 2800’lü yılların başında ise kuraklık ve selin sonucu olarak dünya çapında çok büyük savaşlar başlayacak. Artan göç ve savaşlar ise yaşamın sonunu getirecek.

En Popüler Felaket Teorisi Anlatısı: Uzaylı İstilası

Felaket teorileri denildiğinde şüphesiz akla her şeyden önce hiç şüphesiz Hollywood gelir. Hollywood’un dünyanın sonuna uygun gördüğü en popüler senaryolardan biri ise uzaylı istilasıdır. Fakat tahmin edileceği üzere uzaylı istilası ve benzeri türden son teorileri, daha çok bilim kurgu filmlerinin bir ürünüdür ve bilimsel gerçeklikle çok fazla ilgisi yoktur. Hatta öyle ki uzaydan gelebilecek son tehlike belki de uzaylı istilasıdır.

Güneşimiz Sonumuz Olabilir mi? Güneşteki Patlamalar

Güneş, dünyadaki yaşamın en temel gerekliliklerinden biridir. Bir diğer anlamıyla dünyadaki yaşam, varlığını güneşe borçludur. Buna rağmen yaşamın kaynağı olan güneşimiz acaba dünyanın sonu olabilir mi? Güneşin üzerinde güneş lekeleri adı verilen bazı oluşumlar vardır. Bu lekeler, güneşin yüzey alanında ortalama sıcaklıktan daha soğuk bölgeler oluşmasıyla meydana gelir.

Güneş lekelerinden kaynaklanan patlamalar ise aslında her yıl düzenli olarak dünyamıza belli ölçülerde zarar verir. Yaklaşık olarak 11 yılda bir gerçekleştiği düşünülen güneş patlamalarının günümüzdeki etkisi, neyse ki azımsanacak ölçüdedir. Bu patlamalar sonucunda ortaya çıkan radyasyon plazmaları, çok büyük oranda dünyanın manyetosferi tarafından engellenir. Fakat daha büyük ölçekli patlamalar dünyamızın sonu olabilir.

Uzayın Derinliklerinden Gelen Yıkım: Meteorlar

Felaket teorileri içerisinde bilimsel gerçekliği bulunan en popüler teorilerden biri meteor çarpmasıdır. Keza dünyamız daha önce birçok kez uzaydan gelen devasa yıkımlarla karşılaşmıştır. Bu yıkımların ana aktörü çoğunlukla meteorlar olmuştur. Herkes tarafından bilindiği üzere dünyadaki insan yaşamı varlığını yine bir meteor çarpmasına borçludur.

Dinozorları yok eden büyüklükteki bir meteor çarpması, insanın evrimleşerek yerkürenin hakimi haline dönüşmesini sağlamıştır. Dünyanın buna benzer bir meteor çarpması ile karşılaşması ise son derece olasıdır. Fakat yakın bir gelecekte dünyayı tehdit edebilecek büyüklükte bir meteorun değil dünyaya çarpması, yörüngesine dahi girmeyeceği düşünülüyor. Bu ihtimal bir gün gerçekleşse bile, bugünden çok uzakta bir gelecekte dünyanın sonunu getirecek.

Bu yazımızı da tavsiye ederiz:  Resveratrol: Üzümden gelen mucize

Tüm Detaylarıyla Gizem: Karadelikler

Kuantum teorisinin en gizemli unsurları hiç şüphesiz karadeliklerdir. Karadelikleri bu denli gizemli yapan şey, sadece bu gezegen yutucu oluşumlar hakkında çok az bilgiye sahip olmamızla ilgili değildir. Aynı zamanda karadelikler, ışığı yansıtma özellikleri oldukça düşük olduğu için her zaman gözlemlenebilir değildir. Yuvamız olan dünyanın ya da Güneş Sistemi’nin yakınında bir noktada bir karadelik varsa ve biz onu henüz gözlemleyemediysek sonumuz Güneş Sistemi ile birlikte hızla gelebilir.

Kendimizi Yok Etmeye Programlanmış Olabilir miyiz? Nükleer Savaşlar

Felaket teorileri, gücünü bilinmeye duyduğu gizemden aldığı gibi bazı durumlarda ise olası senaryolardan alır. Nükleer savaşlar, günümüzde en popüler son teorilerindendir. Nükleer savaş teorilerinin bu denli popüler olması ise dünyadaki siyasi gerilimlerin bir sonucudur. Özellikle Soğuk Savaş dönemi, siyasi gerilimlerin en yüksek düzeyde olduğu süreçtir. Her ne kadar Soğuk Savaş dönemi bitmiş olsa da; Pakistan, İran, Rusya, Hindistan, Kuzey Kore, ABD ve Avrupa Birliği ülkelerinin elindeki nükleer güçler, canlı yaşamını tamamen ortadan kaldırabilecek düzeyde risk içerir.

Bilimsel Deneyler ve Pandemiler

Felaket teorileri, sadece tabiatın ve evrenin dünyaya karşı gösterdiği etkiler nedeniyle gerçekleşebilecek olası sonları içermez. Savaşlar ya da nükleer güç nedeniyle kendi sonumuzu hazırlamamız olası olduğu gibi bilimsel deneyler ve pandemiler de yine insanlığın sonunu getirebilir. Özellikle yakın bir dönemde etki gösteren ve tüm dünyayı derinden etkileyen Covid-19 salgını, bu duruma en güncel örnektir. Koronavirüsten çok daha güçlü ve öldürücü bir mikroorganizma, insanlığın sonunu getirebilecek güce sahiptir.

Yorum bırakın

Your email address will not be published.

Bilim & Sağlık Kategorisinde Son Yazılar

Baştan çıkarıcı kokular

Mmm… Nasıl da kokuyor! Kokuların ve güzel rayihaların biz insanlar üzerinde etkisi vardır. Kokular, anılarımızı canlandırdığı

Anksiyete Nedir?

Anksiyete, genellikle gündelik hayatta karşılaşılan stres faktörleriyle başa çıkamama durumunda ortaya çıkan yoğun kaygı ve korku