Sanatın kimin için olduğu; lise sıralarından sanat çevrelerine, akademik dünyadan sanatçılara kadar bitmek bilmeyen bir tartışma alanıdır. Bu tartışmadan bağımsız olarak sanatın kendi içerisinde tanımlanması, belki de söz konusu problemin çözümünde rol oynayacak en önemli etkendir. Sanat, en basit haliyle güzelliğin dışa vurumudur. Güzel ya da iyi olanın arayışı olarak da tanımlanabilir.
Tüm bunlar sanatın sadece bir yönünü ifade eder ki bu bakış açısı çoğunlukla sanata dışarıdan bakmayı gerektirir. Oysa sanat, bir sanatçı olmadan düşünülemez. Sanatçının perspektifi, sanat icra etmekten çok yaratıcılığın farklı türden yeteneklerle vuku bulduğu başka bir alandır. Bu alan, söz konusu tartışmadan bağımsız yaratıcı olarak tasvir edilen sanatçının gözünden dünyaya bakmayı gerektirir. Peki ama her şeye rağmen sanat gerçekten neden yapılır? Sanata neden ihtiyacımız var? Asıl soruya dönülecek olursa sanat kimin ve ne içindir? Toplum mu yoksa sanatçı mı?
İçindekiler
Sanat Nedir?
Sanat, herhangi bir yetenekle bezenen ve belli yöntemlerle icra edilen üstün bir yaratıcılık durumudur. Aynı zamanda güzellik ya da iyiliğin betimlenmesi veya izleyici ya da dinleyicide iyi çağrışımlar uyandırması amacıyla gerçekleştirilen uğraşıların bütünü olarak tanımlanabilir. Bununla birlikte insanlık tarihi boyunca neye sanat denileceği ya da neyin sanat olduğuna ilişkin önemli bir tartışma alanı vardır.
Zaman içerisinde neye sanat eseri denilmesi gerektiğine ilişkin farklı varsayımlar ve görüşler ortaya atılmıştır. Her dönemin güzellik ve iyilik algısı değişkenlik göstermiş, bu duruma paralel olarak sanat eserinin tanımı da değişmiştir. Yalnız, bu tartışma bağımsız olarak sanatçı tanımı olarak değişime uğramamıştır.
Sanatçı, şartlar ve iklim ne olursa olsun her zaman yaratıcı olmakla mükelleftir. Çağın ötesine geçmeli, güzellik algısını ve hatta güzellik trendlerini belirlemelidir. Göze, kulağa, hislere ve duygulara hoş geleni tasvir etmek, sanatçının görevidir. Üstelik sanatçı tüm bunları farklı metotlar kullanarak ya da farklı türden yeteneklerden destek alarak gerçekleştirebilir.
Sanatın tanımıyla ilgili ortaya atılan farklı görüşler bulunsa da en çok kabul gören tanım sanatın, duyguların dışavurumu olduğudur. 1900’lü yılların başında kabul görmeye başlayan bu tez, beraberinde sanatın ne için icra edilmesi gerektiği tartışmasını da getirmiştir. Sanat duyguların dışavurumu ise toplumla nasıl ilişkilendirilebilir? Ya da sanat tek başına sanatçının ifade etmek istediklerinden ibaretse ne işimize yarar?
Gerçeklik ve Toplumsal Yarar İlişkisi: Toplum İçin Sanat
Sanat toplum içindir görüşü, temellerini sanatçının da toplumun bir parçası olduğu düşüncesinden alır. Bu düşünce temel olarak yanlış değildir. Gerçek anlamıyla sanatçı, toplumun değerler bütünü ve güzellik algısının yetenekle bezenmiş halidir. Bununla birlikte gözden kaçırılan en önemli husus ise sanatçının bir de yaratıcılık yetisine sahip olduğudur.
Yaratıcılık sanatçıyı, çağın ve hatta toplumun ötesine geçmeye iter. Dolayısıyla sanatçının son haliyle gerçek anlamıyla toplumun bir parçası olduğunu söylemek sezgisel olarak doğru olmayabilir. Bununla birlikte sanat toplum içindir savının bir diğer önemli yapıtaşı ise sanatın topluma karşı didaktik bir pozisyonda konumlanması gerektiğine ilişkindir.
Didaktik pozisyonla ifade edilmek istenen, sanatın öğretici bir yanının olması gerektiğine yapılan vurgudur. Sanatın toplum için olduğuna ilişkin görüş, aynı zamanda bu yaratıcı uğraşının topluma bir şeyler öğretme kaygısı gütmesi gerektiği sonucuna ulaşır. Bu durumda sanat; toplumu besleyen, yönlendiren, kreatif biçimde geliştiren bir çeşit uğraşı olarak ortaya konulur.
Ayrıca sanatın toplum için icra ediliyor olması sanatçının topluma karşı sorumlulukları olduğu düşüncesini de beraberinde getirir. Bununla birlikte sanatın toplum için olduğu fakat sanatçının herhangi bir şekilde topluma karşı sorumluluğunun bulunmadığını iddia eden düşünceler de vardır. Keza, bu yaklaşım daha uzlaşmacı ve toplum için sanat görüşünü daha etkili bir düzlemde ifade etmek anlamına gelir.
Yaratıcılık Esastır: Sanat için Sanat
Sanatın ne ya da kim için olduğuna ilişkin diğer bir görüş ise sanatın tek başına kendisini var etme amacıyla hareket etmesi gerektiği üzerinedir. Yani sanat, sanat içindir. Bu iddiaya göre sanat, kendisinden başka herhangi bir gaye ya da hedef olmaksızın kendisini ortaya koyar. Dolayısıyla faydayı, ahlakı ve hatta güzeli bile önemsemeyebilir.
Sanat için sanat görüşünün en uç noktadaki savunucuları güzel ve iyinin bile sanatın hedefleri arasında bulunmadığını iddia eder. Bununla birlikte sanat için sanat fikrinin başka bir kanadı ise sanatın sadece kendisine yönelmesinin en iyi ve mükemmel olanın ortaya çıkmasını sağladığını iddia eder.
Daha yaygın olarak kabul gören bu bakış açısına göre sanat tüm toplumsal kaygılar ve öteki kaygılardan ya da hedeflerden uzaklaştığında ancak iyiyi ve güzeli keşfedebilir. Dolayısıyla sanat eseri, hiçbir amaç ve kaygı gütmeksizin tamamen kendine ve eserin yaratıcısına odaklanarak güzelliğini ortaya koyabilir. Ayrıca sanat, sanat için görüşü; sanatçının eserini üretirken toplumun heyecan beslemesini hedeflediğini de savunur.
Üçüncü Bir Seçenek Mümkün mü?
Sanatın toplum ya da sanat için olmasından bağımsız olarak üçüncü bir halin mümkünlüğü temel olarak başka bir tartışma konusudur. Bununla ilgili birçok sav ortaya atılmış olsa da sanatçının perspektifi ve sanata maruz kalanın fikirleri üçüncü halin mümkünlüğünü ortaya koyar. Sanat, belki de toplum ya da sanatçıdan bağımsız olarak değerlendirilmesi gereken bir uğraşıdır.
Sanatçının ifade etmek istediğinin sanata maruz kalanın anladığıyla ilgili olmaması bu üst insani uğraşının özüne ilişkin de önemli veriler sunar. Sanat eseriyle karşı karşıya kalan kişi, eseri kendi dünyasında değerlendirir. Kendi dünyasından izleri keşfeder ve kendiyle özdeşleştirerek değerlendirmede bulunur. Dolayısıyla sanatçının sanatı icra etme; amacı, kaygısı, isteği ya da yeteneğinden ve/veya sanatın toplumsal olarak yapılması gerektiğine dair olan inançtan bağımsız olarak sanat eseri, ona maruz kalanda canlanan imgeler üzerinden ifade edilebilir.