güç dengesi

Uluslararası Güç Dengesi Üzerine

1

Güç dengesi (balance of power) dediğimiz kavram, uluslararası ilişkilerin en başat ve en eski olgularından bir tanesidir. Bu olgunun dayandığı temel mantık, mevut çoklu sistemde tek güçlünün sonsuza kadar var olamayacağı üzerine kuruludur. Birçok ülkenin bulunduğu uluslararası sistemde eğer bir devlet çok güçlenirse diğer devletler onu sınırlamak amacıyla bir araya gelebilirler. Çünkü ülkeler kendilerini her daim korumak isterler. Bir devletin gücüne ve hegemonyasının sonuçlarına karşı diğer devletlerin tek güvencesi, güçlü olmaktır. Aslında bu, insanın doğasında bulunan bir güdüden kaynaklanır. İnsan da sürekli daha iyisini yapmak, daha ileriye gitmek, daha güçlü olmak ve kendini korumak istemektedir. Modern uluslararası sistemin kökenlerini genellikle Otuz Yıl Savaşları ve Vestfalya Barışı’na götürdüğümüz için, güç dengesi sisteminin kökenlerini de 1648 yılına götürmek yanlış olmayacaktır.

Peki güç dediğimiz şey nedir? Realist kuramcılar için, uluslararası ilişkilerde temel kavram güçtür. Gücün tanımı her ne kadar zor olsa da güçler dengesi dediğimizde gücü de tanımlamalıyız. Uluslararası ilişkilerde güç: bir devletin bir başka aktöre (devlete, şirkete, odaklara) uyguladığı ve normalde o devletin isteğinin dışında bir şeyler yaptırabilme yeteneğine denir. Aktörler, yapmak istedikleri şeyleri güç sayesinde yaparlar. (Ufak bir ekleme yapmak istiyorum: raison d’etat prensibinin getirdiği üzere; haklı değil, güçlü kazanır.)

Gücün Çeşitleri
J. Nye’ye göre Gücün Çeşitleri

Güç dengesi sistemi sürekli bir “istikrar” halindedir. Kutupların bulunduğu uluslararası sistemde (unipolar-bipolar-multipolar) her türlü etki bir tepkiye yol açmakta ve düzen dengelenmeye çalışmaktadır. Sistemi bozmaya çalışan ülke, diğer ülkeler tarafından engellenmektedir. Güç dengesi kuramına göre, bir ülke çok büyürse, bu durumda bir başka ülke bunu kendisine tehdit olarak göreceği için; ya tek başına güçlenme yoluna gidecek ya da başka ülkelerle güçlerini birleştirip bir ittifak sistemini oluşturacaktır. Böylelikle bir ülkeye karşı denge oluşabileceği gibi ittifaklara ve kutuplara karşı da dengeler oluşabilir. Aslında bu etki-tepki reaksiyonları sonucu ortaya çıkan dengelerin dünyadaki kutuplaşmaları meydana getirdiğini söyleyebiliriz. Napolyon Savaşları’nın ortaya çıkardığı Fransa karşıtı koalisyon, aslında bir güçler dengesinin sonucudur. Soğuk Savaş döneminde oluşan iki kutuplu sistem yine bir güçler dengesinin göstergesidir.

Güçler dengesinin kutupları da sürekli değişkendir. Zaten ortada bir “barış” değil, bir “istikrar” durumu söz konusudur. Yani güç dengesi dediğimiz şey barışı doğurmaz. Hatta istikrarı sağlamak için savaş durumu da ortaya çıkartır. Uluslararası sistemde güç dengesi, bazen tek kutuplu bir hegemonya sistemi bazen çift kutuplu bloklaşmalar ve bazen de çok kutupluluk ortaya çıkartır.

Aslında güçler dengesi teorisi bize, eğer dengeyi ve sistemi bozan bir güç mevcut oluyorsa her zaman onun karşısında karşıt bir güç veya güçler birliği oluşacaktır demektedir. Lakin bu her durumda geçerli olmamaktadır. Uluslararası sistem bu kadar basit ve kolay değildir. Uluslararası ilişkilerin ve politik dünyanın bu kaotik ve komplike sistemlerinde; eğer bir olgunun açıklaması çok basit, çok kolay ve çok mantıklı geliyorsa genelde yanlıştır. Bazen mevcut olan kuvvetli güçlere karşı bir birlik oluşması yerine diğer güçsüz devletler bu güçlü devletin arkasına geçerek ondan faydalanırlar. Buna “eklemleme” denmektedir. Aslında bu da bir tür güçler dengesidir.

Eklemleme diye bir kavramı tanımladıysak bile, bugün Amerika Birleşik Devletleri gibi bir süper güce karşı neden büyük bir karşıtlığın oluşmadığını tam olarak bu kavramla açıklamamız mümkün değildir. Bu da bize aslında güçler dengesinin ne kadar yetersiz bir kuram olduğunu açıklamaya yetebilir. Realist ve neorealist kesimler güçler dengesini savunmaya devam etseler de liberalist kesim bunu yeterli bulmuyor. Güçler dengesinin çok fazla sert ve askeri güce dayandığını düşünen liberalistler, aynı zamanda güçler dengesinde diğer etkenlerin, örneğin devlet dışı aktörlerin (non-governmental organizations-NGO ve multinational corporations-MNC…)  dikkate alınmadığını söylüyorlar. Gerçekten de güçler dengesi kavramının bir çok eksiği bulunuyor. Uluslararası sistem içerisinde sürekli evrilen dengelerle birlikte, güçler dengesinin tanımı da sürekli değişiyor. Liberalistler ve konstrüktivistler tarafından haklı bir şekilde sürekli eleştirilirse de güçler dengesinin başat bir unsur olduğunu inkar edemeyiz. Bu kavramın güncel bir şekilde yorumlanması ve dönüşen uluslararası sistemi açıklayacak şekilde yenilenmesi gerektiğini düşünüyorum.

1989 yılında Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle birlikte dünyada tek kutuplu bir küresel hegemonya ortaya çıkmıştı. ABD’nin günümüze doğru gelen bu hegemonyasının günden güne bozulduğu ve uluslararası sistemin çok kutupluluğa gittiği görülüyor. Bana sorulacak olursa, dünya dört-beş kutuplu bir sisteme doğru yol almaktadır. Bu kutuplardan en önemlilerinden birisi ise, NATO ve DTÖ gibi hükümetler arası örgütler ve Uluslararası Af Örgütü gibi hükümet dışı örgütler olacaktır. Aslında çok kutuplu sistemler tarih sahnesinde oldukça yaygındı. Fakat bugünün küreselleşen dünyasında oluşacak olan çok kutupluluk oldukça farklı olacaktır. Bu farklılık ise güçler dengesinin tekrar tanımlanmasını gerektirebilir.

Bu yazımızı da tavsiye ederiz:  Anti-Emperyalizm İkiyüzlülüğü, Hakkımızı Savunmak ve Geleceğe Miras Çatışmalar

Günümüzdeki sisteme çok kutuplu sistem diyenler varsa da birçok kişi unipolar bir sistem olduğunu düşünmektedir. Hatta yeni bir dünya savaşının çıkmamasının en önemli sebeplerinden bir tanesi de tek kutuplu bir dünya düzeninin olmasından ileri geldiğini düşünenlerin sayısı da oldukça çoktur. Onlara göre, tek kutuplu bir sistemdeki süper güç, tüm aktörleri domine edecek ve ülkeler de kendi yerlerini bileceğinden dolayı oldukça temkinli davranacaklardır.

Uluslararası ilişkiler teorilerinde birçok kuram ve olgu söz konusudur. Araştırmacılar arasında oldukça büyük fikir ayrılıkları vardır. Fakat zaten bu durum uluslararası sistemin çok yönlülüğünden ve kaotikliğinden gelmektedir. Tek bir doğru olmadığından dolayıdır ki birçok sistem ve teori ortaya atılıyor. İşin gerçeği, uluslararası ilişkiler ve politik sistem tek bir teoriye sığdırılamaz. Çünkü insan statik bir teoriye sığmayacak kadar dinamiktir…

Kaynakça:

  • Joshua S. Goldstein, Jon C. Pevehouse, Uluslararası İlişkiler 10. güncelleme, BB101 Yayınları, 2. Baskı: Ağustos 2017, Çeviri: Prof. Dr. Haluk Özdemir
  • Encyclopedia Britannica
  • Schweller, R.  (2016, May 09). The Balance of Power in World Politics. Oxford Research Encyclopedia of Politics. Ed.   Retrieved 9 Oct. 2018

Aynı hataları yapıp farklı sonuçlar bekleyen bir ülkenin vatandaşı olarak insan psikolojisi ve psikiyatrisi, siyaset psikolojisi, sosyopolitik sistemlerin işleyişleri, uluslararası ilişkiler, tarih ve bilime ilgi duyuyorum.

1 Comment

Yorum bırakın

Your email address will not be published.

Politika Kategorisinde Son Yazılar