Vincent Van Gogh, 1853-1890 yılları arasında yaşantısını sürdürmüş, acılı bir hayat içerisinde geride muhteşem resimler bırakmış ünlü bir ressamdır. Hollanda’da dünyaya gelen Vincent Van Gogh, Fransa’da hayata gözlerini yummuş ve “Yıldızlı Gece”, “Ayçiçekleri”, “Dr. Gachet’nin Portresi” gibi tablolarıyla ölümden sonra dikkatleri üzerine çekmiştir.
Hayatının büyük bir bölümünde akıl sağlığını korumaya çalışan Van Gogh’un bu konuda başarılı olamadığını ve 37 yaşındayken intihar ettiğini söyleyebiliriz. Kendini bir silah yardımıyla göğsünden vuran Gogh, o an kurtarılsa da enfeksiyon kaptığı için ölümünden kısa bir süre sonra hayata gözlerini yummuştur.
Sanatın her türünün acıyla beslendiğini, acı çeken insanların geride benzersiz eserler bıraktığını biliyoruz. Yıldızlı Gecelere Bakışımızı Değiştiren İnsan yani Van Gogh için de durum tam olarak böyleydi. 8 Mayıs 1889 tarihinde Fransa’daki Saint-Remy kasabasında bulunan Saint-Paul-de-Mausole akıl hastanesine gitti. Burada çok özel resimler yapan Van Gogh, “Yıldızlı Gece” olarak bilinen ve özellikle “türbülans”ı bünyesinde barındıran resmini yaptı. Akıl hastanesinin penceresinden gördüğü manzarayı resmeden Van Gogh, matematiğin en zor fenomenlerinden biri olan “türbülans”a resminde yer verdi. Peki Van Gogh’un akıl hastanesindeki günleri nasıldı? Burada hangi resimleri yaptı?
İçindekiler
Van Gogh’un Akıl Hastanesindeki Günleri
Çok kısa bir yaşam içinde birbirinden ünlü tablolar yapan ve ne yazık ki çok güvendiği resimlerin takdir görmediğini bilerek hayata veda eden Van Gogh, birçok sanatçının yaşadığı zorluğu yaşamak zorunda kaldı. Çok sevdiği kardeşi Theo ile mektuplaşan Van Gogh’un hayatına dair kesitleri bu mektuplardan ediniyoruz. Ayrıca sanata bakışının inceliklerine de yine aynı mektuplardan ulaştığımızı söyleyebiliriz.
Van Gogh’un akıl sağlığının bozulmaya başladığı dönem içerisinde akıl hastanesine yatması gündeme geldi. Saint-Paul-de-Mausole’de yer alan akıl hastanesine Van Gogh, bakıcısı eşliğinde 8 Mayıs 1889 tarihinde girdi. Van Gogh’a iki adet hücre verilerek bu hücrelerden birini atölye olarak kullanması sağlandı. Çünkü herkes biliyordu Van Gogh’un burada da çok özel resimler yapacağını. Van Gogh burada iç mekân çalışmalarında bulundu.
Bunun yanı sıra Selviler, Selvili Mısır Tarlası, Alpilles Önünde Zeytin Ağaçları ve Van Gogh’un resimleri içerisinde çok önemli bir yere sahip olan Yıldızlı Geceler tablosunu akıl hastanesinde yaşarken yaptı. Yıldızlı Geceler tablosu hem sanatsal hem de bilimsel açıdan önemli bir tabloydu. Gerisinde birçok sırrı barındırıyordu. Neydi bu resmi bu kadar özel kılan şey?
Akıl Hastanesinde Yapılan Yıldızlı Gece Tablosu
Akıl hastanesinde iken Van Gogh, Yıldızlı Gece olarak adlandırılan çok özel resmini, sarı ve maviyi bolca kullanarak yaptı. Sarı, Van Gogh için mutluluğun rengiydi. Maviye de özel bir düşkünlüğü vardı. Akıl hastanesinin penceresinden manzarayı izleyen ünlü ressam, manzarayı aklında kaldığı şekliyle resmetti.
Art izlenimcilik akımına mensup olan Van Gogh, resimlerine kendi kişiselliklerini katıyordu. Yıldızlı Gece tablosunda da tam olarak olan buydu. Resimdeki manzara, gerçektekinden biraz farklıydı. Van Gogh, 1889 yılının Haziran ayında akıl hastanesindeki odasının doğuya bakan penceresinden, Saint-Remy-de-Provence köyünün güneşin doğuşundan önceki halini resmetti.
Resimde yer alan ağaç selvidir. Van Gogh’un en beğendiği ağaçlardan biri olarak sükûnet içerisinde kendisine resimde yer bulur. Kasaba resimde oldukça sakin görünür. Selvi ağacı rüzgar ile yavaş yavaş kıpırdanmaktadır. Köydeki evler, evlerin pencereleri hep büyük bir sükûneti hatırlatır bizlere. Ama gözümüzü gökyüzüne çevirdiğimizde durumun biraz farklılaştığını görürüz. Gökyüzünde her şey bir akış halindedir. Ay, yıldızlar; hepsi olduğundan çok daha hareketlidir. İşte Yıldızlı Gece’nin ardındaki matematik de burada devreye girer. Saki resimdeki matematiksel detaylar nelerdir?
Resimdeki Matematiksel Detaylar
Yıldızlı Gece tablosunun ardında yatan matematiği anlatabilmek için ilk önce türbülans kavramından bahsetmek gerekir. Bir akışkanın hareket halindeki düzensizliğine “türbülans” denilmektedir. Türbülanslı akışların düzensiz bir şekilde karışarak hareket ettiğini gözlemleriz. Her ölçek düzeyinde meydana gelen düzensizlikler olarak bilinen türbülans, bilim dünyasında çok sonraları çözümlenen problemlerden bir tanesi olmuştur.
Bu konuda ilk önemli çalışmaları yapan kişi ise Sovyet matematikçi Andrey Kolmogorov’dur. Kolmogorov yaptığı çalışmalarla bir akışkanın hızındaki değişimlerle enerjinin sürtünme sebebiyle dağılma oranı arasında bir ilişki bulunduğunu ortaya koyarak bu konuda önemli bir veri sunmuştur. Bu noktada ise Yıldızlı Gece tablosu devreye girer.
Yıldızlı Gece tablosundaki desenlerin türbülanslı akışın özelliklerine uygun olduğu konusunda çeşitli savlar ortaya atılmıştır. Bu savların doğruluğunu araştırmak isteyen birtakım araştırmacılar, Yıldızlı Gece tablosunun dijital versiyonu üzerinde çalışmalar yapmıştır. Görüntüdeki piksellerin parlaklıkları incelenerek parlaklık modellerinin Kolmogorov’un denklemleriyle ne derece uygunluk gösterdiği araştırıldı.
Yıldızlı Gece tablosunda, Kolmogorov’un denklemlerine bir hayli yakınlık gösteren akışkan yapı deseni olduğunu ifade etmek olanaklıdır. Peki, resimde başka neler vardı? Hubble Uzay Teleskopu kullanılarak 2004 yılında gerçekleştirilen gözlemler, uzak yıldızların dönen gaz ve toz bulutlarıyla sarmalandığını ortaya çıkarmıştır. Oysa Van Gogh, bunu 1889 yılında zaten resmetmişti.
Bu, bu çok özel bir şeydi. Sanat ve bilimin kesiştiği bir noktaydı. 2004 yılında keşfedilen olguyu 1889 yılında keşfetmişti Van Gogh. Akıl hastanesinde zorlu bir hayat yaşarken uzak yıldızlara bakıyor ve elinde olan tek şeyle, boyalar ve fırçalar ile hayal dünyasındakileri resmediyordu. Sanatçının hayal gücü, yaratıcılığının temeliydi. Van Gogh da yaratıcılığının zirvede olduğu bir dönemde çok özel bir resim ile asırlar sonra bile kendisinden bahsedilen bir ressam olmuştu. Kendisi de zaten bunu söylemiyor muydu?
“Yıldızlara bakmak beni daima hayal dünyasına götürür. Kendime sorarım, Fransa haritasındaki noktalar arasında seyahat edip belli bir noktaya ulaşıyoruz da neden gökyüzündeki bu parlak noktalara ulaşamıyoruz? Nasıl trene atlayıp Tarascon’a ya da Rouen’e gidiyorsak yıldızlara ulaşmak için de ölebiliriz.”
Van gogh’un resimlerine ara ara bakarım ve çok severim. Yıldızlı gecelerin matematikle ilişkisini yeni öğreniyorum. Artık daha bir anlamlı. Teşekkürler, elinize sağlık.