Yaşama dair birçok şiir, yaşamın estetik yanlarını ifade eder. Yaşamak, gerçekten de estetik bir adım mıdır? Türk edebiyatında bazı şairler, yaşamın benzersizliğini çeşitli şiirlerinde dile getirmiştir. Dünyanın bütün çiçeklerini isteyen Ceyhun Atuf Kansu, yaşamanın şakaya gelmediğini söyleyen Nazım Hikmet, yaşama sevincinin estetiğini ifade eden Edip Cansever; yaşamın en özel yanlarını temsil etmiştir.
Yaşamak, karmakarışık eylemler bütünü… Belirli bir amaç var mıydı yaşamanın temelinde belli değildi. Biz, normal insanlar; yaşadığımız hayatı tanımlama konusunda oldukça beceriksiziz. Ama sanatçılar… Sanatçılar böyle değil. Bir ressam, hayatın merkezinde ne olduğunu elindeki paleti ile açıklar. Öte yandan bir şair, bu görevi kelimelere yüklemişti. İşte yaşama dair şiirleriyle Türk şairleri ve onların eşsiz şiirleri!
İçindekiler
Ceyhun Atuf Kansu: Dünyanın Bütün Çiçeklerini Getirin Bana
Dünyanın bütün çiçeklerini isteyen Ceyhun Atuf Kansu, çeşitli şiirlerinde yaşama dair estetik ifadelere yer verir. Hem doktor hem şair olan Ceyhun Atuf Kansu, Memleket Edebiyatı geleneğini şiirlerinde sürdürdü. Anadolu’nun problemlerini şiirlerinin merkezine alan ünlü şairin en dikkat çeken şiirlerinden biri hiç şüphesiz ki “Dünyanın Bütün Çiçekleri”dir. Ne der Ceyhun Atuf Kansu?
“Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
Bütün çiçeklerini getirin buraya.
Öğrencilerimi getirin, getirin buraya.”
Şiirin arka planı, oldukça özel dokunuşlarla doludur. Şiirin temelinde, idealist bir eğitimci olan Şefik Sınığ ve yaşadıkları yer alır. Denizli’nin Çivril ilçesinde bir öğretmen olan Sınığ, futbol oynamak için çalıştığı okulun yakınında bulunan bir köye gider. Yapılan maç sırasında futbol topu patlar ve Şefik öğretmen ile arkadaşları futbol topunu tamir edebilmek için okula girerler. Burada ara duvar üzerlerine çöker. Bu olay sonrasında ağır yaralanan tek kişi Şefik Sınığ’dır.
Hasta yatağında yatarken Sınığ, öğrencilerini sayıklar. “Bana çiçek getirin, dünyanın bütün çiçeklerini buraya getirin.” der.
Bu olaydan sonra hayatını kaybeden Sınığ, Ceyhun Atuf Kansu’nun şiirinde tekrar hayat bulur. Ne der şiirin devamında Kansu?
“Bütün köy çocuklarını getirin buraya
Son bir ders vereceğim onlara
Son şarkımı söyleyeceğim
Getirin, getirin ve sonra öleceğim”
Yaşamak Şakaya Gelmez: Nazım Hikmetli Yaşamak
Nazım Hikmet, yaşama dair şiirleriyle bilinen bir diğer ünlü şair. Türk edebiyatının en özel şairlerinden biri haline gelen Nazım Hikmet, “Yaşamaya Dair” adlı şiirinde yaşamın gerçekliğini anlatır. Bunu o kadar estetik ve zarif bir şekilde anlatır ki şiiri okuyan, yaşamın özünü vakıf olduğuna inanır. Nazım Hikmet, şiirine şu şekilde başlar:
“Yaşamak şakaya gelmez
Büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın”
Yaşamın ciddiyeti nereden gelir peki? Yaşamın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklememek gerekir. Çünkü Nazım, bize şiirinde bundan bahseder. Yaşamanın ciddiyeti, yaşamın kendisinden başka hiçbir beklenti içinde olmamayı ifade eder. Gereksiz kıskançlıklar, hırslar; yaşamın dışındadır. Bu nedenle yaşamayı bu duygulardan arındırmak en güzelidir belki de.
Nazım, şiirin devamında şunları söyler:
“Yaşamayı ciddiye alacaksın
Yani, o derecede, öylesine ki
Mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda
Yakut, kocaman gözlüklerin
Beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
İnsanlar için ölebileceksin”
İnsanları ve hayvanları önemsemek, tüm canlıları hayatın merkezine yerleştirmek zor olsa da değerlidir. Kadim insanlık tarihinde bu bütünleştirici duygu, insanların bir adım gerisinde kalmıştır. Bu nedenle kimse tam anlamıyla bu duygularla o büyük ahengi yakalayamamıştır. Ve ne der Nazım, yaşama dair?
“Diyelim ki ağır ameliyatlık hastayız
Yani, beyaz masadan
Bir daha kalkmamak ihtimali de var”
Ölüm döşeğinde ne yapacağız peki?
“Duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini
Biz yine de güleceğiz anlatılan Bektaşi fıkrasına
Hava yağmurlu mu diye bakacağız pencereden”
Ölürken bile yaşamın içinde yer almak ne kadar zordur. Ama Nazım, bizden tam da bunu istiyor. Ölüp ölmemek önemli değil, yaşadım diyebilmek için yaşamın tam da içinde olmak gerekir. İşte Nazım, yaşamanın yaşamak dışındaki unsurlarını geri planda tutar. Bir adım gerisinde kalmalı insanın.
Ne Güzel Yaşamaya Başlamak: Melih Cevdet Anday
Melih Cevdet Anday, yaşama dair bir şiir sunar bizlere. Adamın yaşama sevinci içinde yaşamasının ne olduğu, Anday’ın ünlü Masa da Masaymış Ha şiirinde ifade edilir:
“Adam yaşama sevinci içinde
Masaya anahtarlarını koydu”
Hadi bir düşünün, masaya anahtarları büyük bir yaşam sevinci içinde koyması bir insanın tam olarak nedir? Yaşamın içinde küçük ve olağan bir adım, nasıl da büyük bir sevince dönüşmüş.
“Bakır kâseye çiçekleri koydu”
Bir çiçek, canlılığın ifadesi değil de nedir?
“Adam masaya
Aklında olup bitenleri koydu”
Sıkıntısı, hüznü masaya koyan adam; mutlu bir yaşamı engelleyen tüm unsurlarından arınır. Bu arınma, manevi huzurun önünü açan yegane adımdır.
Orhan Veli Kanık: Bu Dünya İnsanı Deli mi Eder?
“Deli eder insanı bu dünya
Bu gece, bu yıldızlar, bu koku
Bu tepeden tırnağa çiçek açmış ağaç”
Bu yıldızlar gökyüzünde dururken ve bir ağaç açarken bütün çiçeklerini; yaşamanın özü nasıl kötü olabilir? Yaşama dair şiiriyle şiir dünyasında kendisine yer bulan Orhan Veli Kanık, muhteşem bir yaşamın kapılarının aslında her adımda aralanmış olduğunu gösterir. Fazladan bir şey yapmanıza gerek yok, nefes alsanız yeter!
Yaşamın özündeki keyfi anlatan Türk şairleri, yaşamın dışında hiçbir şey düşünülmemesi gerektiğini estetik bir şekilde anlatır. Sahi, yaşamak nedir? Yıllarca para biriktirmek mi? Lüks bir ev satın almak mı? Ömür boyu çalışmak mı? En sevilen yazarın kitabını okumak ve okurken büyük bir keyif almak, şiirleriyle mest eden bir şairin en özel şirini okumak; bunlar yaşamın mutluluğunu ifade etmez mi? Sahi, yaşamak tam olarak nedir?