Sisifos ya da Antik Yunan mitolojisindeki adıyla Sisyphos, edebiyat ve felsefe tarihini fazlasıyla meşgul etmiş son derece etkileyici bir karakterdir. Sisifos’un bu denli önemli olması, yarı-tanrı konumundaki karakterimizin dramatik; bir o kadar da sıra dışı öyküsünden geçer. Sisifos’un öyküsü tüm detaylarıyla yaşamdaki arayışımızdan izler taşır. Albert Camus ve Friedrich Nietzsche, Sisifos’un sıra dışı yaşam öyküsünden, hayattaki anlam arayışımıza dair önemli sorgulamalar çıkarmıştır. Hatta Albert Camus’un “Sisifos Söyleni” kitabı, klasikler arasına dahi girmiştir. Sisifos, hikayesiyle okuyucuya hayattaki arayışının sınırlarını zorlama kudreti verir. Ceza, gerçekten her zaman ceza mıdır? Yaşamak ama nasıl? Neden buradayız? Tüm bu soruların cevabı Sisifos’un öyküsünde!
İçindekiler
Sisifos’un Hikayesi
Sisifos’un hikayesine dair yolculuğumuzun başlangıcı bir Antik Yunan mitine uzanıyor. Antik Yunan mitolojisinde en güçlü tanrı herkesin bileceği üzere Zeus’tur. Yıldırımlarıyla azap salan Zeus, aynı zamanda tanrılar dünyasının babası olarak kabul edilir. Sisifos ise kendi halinde bir yarı-tanrıdır. Kendisinin oldukça küçük de bir ülkesi vardır.
Sisifos, oldukça zeki, uyanık, ne yaptığını bilen bir kraldır. Buna karşın halkına ve misafirlerine karşı her zaman iyi davranışlar sergilemez. Kadınlara tecavüz eder. Halkına eziyet eder. Misafirlerine ise zaman zaman acımasız davranır. Anlaşılacağı üzere Sisifos, pek de sevilen bir kral değildir. Birçok kez tanrılar konseyi tarafından cezalandırılır.
Bununla birlikte Sisifos’un hikayesindeki kırılma noktası ise baba tanrı Zeus’la ters düşmesidir. Günlerden bir gün, Nehir Tanrısı Asopos’un güzeller güzeli kızı kaçırılır. Asopos ne yaparsa yapsın çabaları nafiledir. Kızını bir türlü bulamaz. Birden Sisifos çıkagelir. Mit bu ya, Sisifos biliyordur Asopos’un güzeller güzeli kızının yerini.
Kim Kaçırdı Asopos’un Kızını?
Sisifos, her zaman olduğu gibi uyanık ve zekice hareket ederek çıkarlarını düşünür. Asopos’la bir anlaşma yapmaya karar verir. Anlaşma gereğince Sisifos, kızının yerini söylemesine karşılık Asopos’tan ülkesi için bir ırmak talep eder. Çaresiz olan nehir tanrısı, Sisifos’un teklifini kabul eder. Anlaşma tamamdır. Sıradaki dramatik olay, Sisifos’un ihanetidir.
Sisifos, güzeller güzeli kızı Zeus’un kaçırdığını söyler. Bu, gerçek anlamıyla bir ihanettir. Artık Zeus’un öfkesi Sisifos’un üzerindedir. Önce Ölüm Tanrısı Thanatos’u gönderir zavallı Sisifos’un üzerine. Zeki ve hünerleriyle nam salmış Sisifos, etkilenmez bile Thanatos’tan. Bir çırpıda ölüm tanrısının ölümünü prangalara geçiriverir.
Durmaz Zeus, Thanatos’un ardından Savaş Tanrısı Ares’i gönderir Sisifos’u cezalandırması için. Ares, tanrı krallığının en güçlü tanrılarından biridir. Başarılı da olur. Sisifos’u zindanlara mahkûm eder. Fakat Sisifos’un burada kalmaya niyeti yoktur. Kandırır Hades’i, birden kaçar kör dehlizlerden. Uzun bir süre tanrılara yakalanmadan kaçmayı da başarır Sisifos. Ta ki yaşlanıp bitap düşene dek.
Sisifos Bu Kez Gerçekten Zeus’un Ellerinde
Sisifos, kaçacak mecali kalmadığından, birden tanrılar konseyi tarafından yakalanır. Yıllardır ne yaptılarsa yıldıramadıkları ahlaksız Sisifos karşılarındadır tanrılar konseyinin. Ona öyle bir ceza verilmelidir ki daha önce yaptıklarının da acısını fazlasıyla çeksin. Şimdiye dek verdikleri tüm cezaları bir şekilde savuşturmayı başarmıştır Sisifos.
Tanrılar bu kez Sisifos karşısında yenilmeyi istemez. Ona en iyi cezayı vermek için uzun süre düşünürler. İşte Sisifos’un felsefe ve edebiyat tarihini alt üst eden, yaşamı anlamak için bize son derece derinlikli nüanslar sunan cezası böyle bir ortamda belirlenir. Sisifos’un yaptıklarına karşı cezası kesinleşmiştir. Tanrılar tarafından bildirilir.
Tanrılar, Sisifos’u bir dağın eteklerine götürür. Devasa bir kaya gösterir. Sisifos’un görevi kayayı dağın en zirve noktasına taşımaktır. Evet, bu onun cezasıdır. Uyanık ve zeki Sisifos cezasından fazlasıyla mutludur. Alır kayayı güç bela çıkarır tepeye. Tam zirveye ulaşmışken tekrar düşer kaya aşağı. Sisifos tekrardan çıkarır kayayı zirveye. Kaya yeniden dağın eteklerinde… Bu böyle sonsuza dek gidecektir.
Sisifos anlar o an tanrıların ona verdiği cezayı. Ne yapsa olmayacak ne düşünse çıkamayacaktır bu işin içinden. Kaçamaz yazgısından, uzaklaşamaz kaderinden. Kabul eder Sisifos. Kayasını bulmuştur. Onunla bir olur, yaşamının parçası haline dönüştürür. Mutludur; uyanıklığı, zekâsı, kötülükleri ve yetenekleri ile nam salmış Sisifos. Artık kayası onun her şeyidir. Peki ama kimdir bu hikâyede kazanan? Sisifos mu, yoksa ona sonsuzluğun azametiyle ceza veren tanrılar mı?
Neyin Nesidir Bu Kaya?
Kaya, anlaşılacağı üzere bir metafordur. Tam olarak yaşamdaki arayışımızı simgeler. Kayayı bulmaya çalışmak, insanın yeryüzündeki varoluş amacıdır. Herkes kayasını arar. Kaya, yazgının ta kendisi, kaderin ötesindeki kaderdir. Burada sorulması gereken en önemli soru, yaşamının tamamını arayış içerisinde geçiren insanın kaderi ve yazgısıyla nasıl yüzleşeceğidir.
Sisifos, tanrıların verdiği cezayı onaylar. Yazgısını kabul eder, kaderine razı gelir. Bu tavır, onun tanrıları cezalandırma biçimidir. Gerçekte tanrılar onu cezalandırmak ister ama yazgısını bulan ve kaderine razı olan Sisifos, kabul ederek cezalandırır tanrıları. Artık kayayı sonsuz bir yolculukla dağın zirvesine taşımak bir ceza olmaktan çok daha fazlasıdır. Sisifos’un yazgısı, mutluluğunun kaynağıdır.
Nietzsche Üzerinden Sisifos’u Okumak
Sisifos, birçok yazar ve filozofun yakından ilgilendiği bir karakterdir. Bununla birlikte onunla ilgili en dikkat çeken okumalar Camus ve Nietzsche’den gelir. Nietzsche, “Amor Fati” şiirinde doğrudan olmasa da Sisifos’un öyküsüne yer verir. Amor Fati, kayanın kendisidir. Sonsuz bengi dönüşte süregelen ve durmadan devam eden arayışı ifade eder. Tıpkı Sisifos’un cezası gibi.
Neden buradayız sorusunun cevabını kendince verir Nietzsche. Hepimiz tıpkı Sisifos gibi kayamızın peşindeyiz, der. Kayayı keşfetmek, varoluş amacımızı bulmakla eşdeğerdir. Yaşamak ise başkaldırı yerine kaderine razı olmayı gerektirir. Sonsuz acılar, ıstıraplar, cezalar, hükümler ya da her türden insan yaşamına dokunan değer, Sisifos’un kayasının derinliklerinde kaybolur. Kim bilir, belki de arayışın kendisidir kaya?