İçindekiler
Mao Dönemi: İçe Kapalı Çin Ekonomisi
Mao 1949 yılında yeni kurulan Çin Halk Cumhuriyeti’nin başına geçtiğinde önünde büyük bir iç savaştan çıkmış yıkık bir ülke vardı. Kendisinden önce Çin’in içinde bulunduğu sosyal karışıklıkları durdurmuş olan Mao birinci beş yıllık planını ortaya attı. Bu amaçla Sovyetler ile yakın temasta bulunup gerekli yapısal yardımları aldı. Bu dönemde altyapı yeniden inşa edildi, yüksek ekonomik büyüme, sanayileşme ve enflasyonda aşağı yönlü hareket görüldü. Gittikçe ekonomik gücü eline alan devlet şehirlerdeki özel şirket ve oluşumları kendi bünyesine katmaya, köylerdeki çiftçileri ise kooperatif üzerinden şehirdekiler gibi kendine bağlamaya başladı. Tabii ki Sovyetlerde olduğu gibi devletin radikal kararlarına uymayanlar radikal sonuçlarla (ki bunlar sürgüne veya idama kadar gidiyordu) karşılaştılar.
Birinci beş yıllık kalkınma planından başarı ile çıkılınca bir sonrakinden daha büyük beklentiler arzulandı. Bu beş yıllık kalkınma planında İleriye Doğru Büyük Hamle dönemi başlatılır. Devlet çiftçi üzerindeki hakimiyetini daha fazla arttırarak temel hedeflerine planlı, dolayısı ile daha hızlı varmak istemiştir. Halk komünler halinde örgütlenmeye götürülmüştür. Bu komünlere amaçlar verilmiştir. Verilen amaçlara ulaşılamamıştır. Hatta yanlış politikalar yüzünden radikal bir şekilde tarımdan ağır sanayiye transfer ettiği iş gücü ile zedelenen tarımsal üretim, dönemsel kuraklıklar ile birleşince kıtlıklara yol açtı. Oluşan kıtlıklar sonucu milyonlarca Çinlinin ölmesiyle beraber ülke kurulduğundaki kazandığı siyasal ivme kayboldu. Ekonomik olarak baskı ve sınırlandırılmalar altında kalan Çin, Mao iktidarı boyunca kısmen izole bir dönem geçirdi.
Üçüncü beş yıllık kalkınma planı Stalin’in ölümünden sonra Sovyetler’in içinde bulunduğu durumdan ders çıkarılması sonucu ortaya konulan amaçlar ve tedbirler doğrultusunda ortaya atılmıştır. Sovyetler’de olan zamanla devrimin dinamiğinden kopma, kurumlara belirli kişilerin egemen olması yani bürokrasinin artması Çin’i tedbirler almaya itmiştir. Devrimden uzaklaşma örneği önünde duran bir takım Çinli devlet adamları muhalefet oluşturmaya başlamıştır. Bu konularda alınan tedbirlere de Çin Kültür Devrimi denilmektedir. Dağılan gücünü tekrar elinde toplamak isteyen Mao Kızıl Muhafızlar adlı fanatik gençlerin oluşturduğu ve geniş yetkilere sahip topluluğu kurdurdu. Bu topluluk Kültür Devriminde eski Çin’e ait ne varsa tahrip etmeyi amaçlamıştır.
Deng Xiaoping Dönemi: Reform
1976 yılında Mao’nun ölümü ile birlikte Çin siyasal bir bunalıma girdi. İçinde Mao’nun karısının da bulunduğu Dörtlü Çete ve parti içindeki diğer oluşumlara karşı giriştiği mücadeleyi Xiaoping ve arkadaşları kazandı. Çin’in o güne kadar sürdürdüğü merkezi ve içine kapalı ekonomi modeli istikrarlı bir yapıda olsa bile ekonomiyi ne gerekli ölçüde büyütebilmiş nede halkı refaha kavuşturabilmişti. Bunun farkına varan Xiaoping tarımdaki baskıyı azaltmış ve özel teşebbüslere imkân sağlamıştır. Örneğin hedef üretimi geçen çiftçiler artan mallarını piyasada istedikleri gibi satabilmelerinin önü açıldı. Bu sayede ekonomik bir gelişmeye öncüllük edildi. Tarımsal düzenlemelerin ardından kamusal düzenlemelere geçen Xiaoping kamuyu modernize edecek reformlara imza atmıştır. 1992’li yıllarda iç dinamizmini yakalayan Çin kendini daha fazla ve doğru bir şekilde geliştirmek amacıyla yabancı yatırımcılara imkân sağlamıştır.
Ekonomik kalkınmada Xiaoping dörtlü modernleşmeyi savunmuştur. Bunlar sanayi, tarım, ulusal savunma ve bilim, teknolojidir. Bu gelişmeleri dışa açılarak daha iyi gerçekleştireceği bilincinde olan Xiaoping 1979 yılında ve sonrasında yabancı sermayeyi ülkesine çekmek için çeşitli reformlar yaptı.
Sonuç
Çin Halk Cumhuriyeti’nin kuruluşundan günümüze, günümüzden olası geleceğine değineceğimiz bu yazı dizisinde ilk olarak ülkenin ilk zamanlarında yaşadığı sosyokültürel ortamın ve yöneticilerin bazı konulardaki inatlarının ülke ekonomisine etkilerine değindik. Devamında şuan bulunduğu konumuna gelmesinde büyük bir öneme sahip olan reformist ama aynı zamanda ülkenin kuruluş felsefesinde oldukça farklı düşüncelere sahip olan Xiaoping’ten bahsettik. Mao ile farklarına değindik. Bir sonraki yazımızda ise Xiaoping’in ölümü sonrası Çin Halk Cumhuriyeti’nin Dünya’ya olan ekonomi ve geçen süre içinde güçlenmesi ile siyasi etkilerine değineceğiz. Kuruluşundan Xiaoping’in ölümüne kadar geçen süre içinde bence çıkarabileceğimiz en büyük ders, bazı konularda ülkenin inatla koyduğu hedefe varmak için çabalaması. Eğer bir hedefimiz varsa ve biz ona ulaşmak için çalışıyorsak en kötü senaryo gerçekleşse bile yola başladığımız andaki durumumuzdan daha ileriye varmış oluyoruz.
Süper tespit, yerinde bir gündem. Çin başlı başına bir aktör. Hesaplara katılmaması büyük açık. Yeni lideri ölene kadar başkan artık. Yeni uygulamaları sosyal kredi modeli dünyada kontrast oluşturacak. Dört adet askeri tıp üniversitesi olan konseptleri çok farklı bir orduları var. Dikkat çektiğiniz diziyi takipte olacağım.Teşekkürler, başarılar.
Öncelikle değerli yorumunuz için teşekkür ederim.Dünya gündeminde dediğiniz gibi hesaplara katılmıyor. Ama katılmamak dezavantajları olsa bile bence şuanda bu durumları avantaj açısından daha baskın. Çünkü devasa üretimleri, güçlü ordusu, teknolojisi ve neredeyse sınırsız insan gücüne sahip olsalar bile dünya hâlâ Amerikan dünyası. Farkında olmalarından dolayıdır ki bir çok uluslararası girişimlerini sessiz hallediyorlar. Modern ipek yolu projesi ya da Afrika ülkeleri ile olan yakınlıkları aslında gündeme o kadar da düşmeyen şeyler.
Bence Çin Amerika ile olan ekonomik savaşına karşı geçmişte başlamadan önce oldukça soğuktu. Çünkü ihracatı ithalatında fazla olduğu bir ülkeye kimse ekonomik bir savaş açmak ya da ekonomik savaşa girmek istemez. İlerideki yazılarımda da bahsetmeyi düşündüğüm konulardan biriside son dönemde Çin ekonomisine Amerika’nın yaptığı negatif etki.
Çin ekonomisi hakkında güzel bir yazı olmuş. Bir sorum vardı Mao’dan sonra ülke nasıl bu kadar sert yapısal reformlara gitti?
Gerek siyasi gerekse ekonomik yaptırımlarına karşı Çin’de Mao’ya karşı sürekli bir huzursuzluk vardı. Zaten ömrünün son yıllarında eski gücünü kaybeden Mao’ya karşı muhalifler güç kazanmıştı. Ölümünden sonra sancılı bir süreç sonuçta Xiaoping’in başında olduğu reformcular başa geldi. Eskinin kapalı Çin ekonomisini dünyaya açmaya karar verdiler. Bundaki temel amaçları ihracat ile ekonomilerini daha iyi bir şekilde büyütebileceklerine inanmalarıydı. Ama bir zamanlar komünist olup sonradan liberal ekonomiye geçen ülkelerle kıyaslarsak (ki önümüzde Rusya örneği var) Çin bu değişim sürecini ani değil de 10 yıllara yayarak gerçekleştiriyor. Belki bu yavaş geçiş sayesinde oluşacak tepkileri minimalize etmiştir. Umarım sorunuza cevap verebilmişimdir.
Mao’dan sonra gelen Xiaoping, Çin’i ekonomik anlamda biraz daha rahatlatmışa benziyor. Özellikle özel teşebbüslere müsade etmesiyle rekabet ortamı oluşmuş.
Kapalı ekonomi modeli dinamizmini sadece içeriye vermeye çalışan bir sistem. Böyle bir durum basit düşününce akla yatsa bile aslında hızını ve fırsatlarını yitiren bir sisteme çıkmış olunuyor. Xiaoping bunu fark eden insanlardan biri olmuş ve eline fırsat geçtiğinde ülke ekonomisini kısmen de olsa değiştirebilmiş. Dediğiniz gibi rekabet sert olsada gelişmenin kamçısıdır.
Demek ki neymiş biz bize yeteriz poltikasından uzaklaşmak gerekmiş. ülke dışına çıkmak yabancı dil öğrenmek dışarıya mal satmak gerekiyormuş. Bizim durumumuz da aslında Çine yakın ama onların yaptığı atılımı 1980lerden itibaren yapabilecekken yerimizde saydık maalesef