Efrâsiyâb’ın Hikâyeleri, 242 sayfa ve birbirinden bağımsız sekiz hikâye içeriyor. Hikâyeler birbirine Binbir Gece Masalları’na benzer hikaye tekniği ile birbirine bağlanmış. İhsan Oktay Anar’ın ise yayımladığı üçüncü kitabı. Anar’ı ilk kez Puslu Kıtalar Atlası kitabı ile duymuştum. Anar’ın yazım dilini ise ilk kez Efrâsiyâb’ın Hikâyeleri kıtabıyla tanıdım.
Gel gelelim o beklenen soruya: ‘Yahu, Efrâsiyâb bir yerden tanıdık geliyor ama nereden?’ diyenler için şunları söylemek isterim. Efrâsiyâb; kahramanlıkları destanlara konu olan, Firdevsî’nin Şehnâme’sinde kahramanlıkları ayrıntılarıyla anlatılan efsanevi Turan hükümdarıdır. Peki neden kitabımızın adı Efrâsiyâb’ın Hikâyeleri? Kitabımızda Efrâsiyâb’a yer veriliyor ama kitabımız sadece Efrâsiyâb hakkında değil. Bununla birlikte kitabımızdaki hikayeler; kahramanlık hikâyeleri, destanlar, olağanüstü olaylar üzerine kurulmuş. Bu destansı yönü nedeniyle kitabımızın adı yerinde olmuş diyebilirim.
Yazarımız dini mitlerden, kutsal kitaplardan, tarihten, psikolojiden birçok alandan yararlanmış. Bu da Efrâsiyâb’ın Hikâyeleri’ni daha da okunası bir kitap haline getirmiş. Çünkü çevirdiğiniz her sayfada yeni bir kelime öğreniyorsunuz, her hikaye özünde, dünya tarihinde yer etmiş bir olaya örtülü ya da açıkça gönderme yapıyor. Örtülü göndermeler insanın merak duygusunu arttırıyor ve kendinizi bir anda yeni öğrendiğiniz bir ismi internette ararken buluyorsunuz. Açık göndermeler ise resmen bir itiraf niteliğinde: Hepimizin ara ara düşündüğü ama üzerine yazmaktan, konuşmaktan imtina ettiğimiz şeyler adına resmen okuruna meydan okumasını salık veriyor.
Gelin sizlerle biraz da kitabımızın içeriğine bakalım. Kitabımızda iki ana karakter var: Ölüm ve Cezâr Dede. Ölüm; oyuna düşkün, zamanı gelen insanların canını teslim alan bir melek, Cezâr Dede ise yetmişinde, ununu elemiş, zamanını torunlarına hikaye anlatarak geçiren bir dededir ve ikisi bir anlaşma yaparlar. Anlaşmaya göre: Cezâr Dede ve Ölüm sırasıyla hikaye anlatacaklardır ve Cezâr Dede anlattığı her hikayeyle ömrünü bir saat daha uzatacaktır. Bir yanda sürekli can alan ve en etkileyici hikâyelere şahitlik eden Ölüm, diğer yanda hayatının son deminde son hikayelerini anlatan tonton Cezâr Dede… İlk olarak konu belirlenir ve her biri birbirinden sıradışı hikâyeler anlatılır. Bu işin sonunda ne olur dersiniz? Sizce yaşını başını almış Cezâr Dede hikayelerini daha çok yaşamak için mi anlatır yoksa ömrünün son deminde anlattıklarından keyif mi almaya çalışır? Sizleri bu soruyla baş başa bırakıyorum.
Efrâsiyâb’ın Hikâyeleri; dili, üslubu bakımından beni şaşırttı diyebilirim. Kullanılan dil, betimlemeleriyle etkileyici ve barındırdığı zengin kelime arşiviyle öğreticiydi. Kitaba başladığım günden itibaren kendimi Türkçe’nin o birbirine geçen zengin ifadeleri içinde buldum. Kullanmadığım, unuttuğum hatta hiç duymadığım birçok ifade yan yana gelmiş ve uyumlu bir ahenk oluşturmuş. Anar, Türkçe’nin bu zenginliğini özellikle olay betimlemelerinde çok sık kullanmış. Bir başka şekilde ifade etmek gerekirse: Eski Türkçe kelimeleri aralara serpiştirilmiş şekilde başka bir kitapta sık sık okuyabiliriz, görebiliriz. Ancak bunları ikileme olarak, birbirine bağlanmış, hikaye anlatımına hizmet eder şekilde gördüğümde bu beni şaşırttı. Kısacası alışık olmadığım yeni bir anlatım tarzını okudum diyebilirim.
Kitabımız, hikayelerden oluştuğu için de sizi sıkmıyor. Mesela ben her gün bir hikaye okuyarak kitabı bitirdim. Bu şekilde okuma alışkanlığı kazanmak isteyenler için de güzel bir tercih diyebilirim. Gel gelelim bir diğer yandan da şunları söylemek istiyorum; kitabımız, öyle aklınız başka yerdeyken okunacak kitaplardan değil. Onu anlamanız için ona dikkat kesilmenizi istiyor. Çünkü anlatım öylesine betimlemelerle dolu, eski ikilemeler öylesine yoğun kullanılmış ki eğer kitabı bir günde okuyup bitirmek isteseydim kesinlikle çok yorulurdum diyebilirim. Kısacası Anar, Efrâsiyâb’ın Hikâyeleri’ni ince ince kanaviçe gibi dokumuş. Onu iyi anlamanız için sizden dikkat kesilmenizi istiyor.
Efrâsiyâb’ın Hikâyeleri kesinlikle kitaplığımda bulunduracağım kitaplardan ve İhsan Oktay Anar’ın diğer kitaplarını okumak için sabırsızlanıyorum diyebilirim. İlgilisine tavsiye ederim.