Hepimizin her gün hissettiği ama görmediği; gün geçtikçe daha da can sıkıcı hale gelen bir sorunu var, hava kirliliği. Bu konuyu görmezden gelmek kolay, hepimizin bildiği ama farkına varmadığı bu sorun gün geçtikçe daha da karamsar bir hale geliyor. Birisinin kendini tekrar gün yüzüne çıkarıp gündem haline getirmesini bekliyor. Ben bir alerjik astım hastası ve Ankara’nın göbeğinde yaşayan bir vatandaş olarak bu konudan muzdaripim. Yazımda belirtmek istediğim asıl konu bu olmasına rağmen kısaca hava kirliliğinin son durumunu ve görmezden gelmeye devam edersek neler olabileceğini göstermek amacıyla bu yazıya başlıyorum:
Hava kirliliğinin anlamından başlayalım; atmosferde insan sağlığına, canlı diğer her türlü varlıklara ve/veya maddi zararlara yol açabilecek kirletici maddelerin miktarının artması olarak basite indirgeyebiliriz.
Bizler havayı kirletmenin bir sürü yöntemini bulmuşuz. Bu yöntemlerin çoğu ise aynı temele ait olan yakıt kullanımıdır. Hele bir de mevsimlerden kışsa ısınmak için tonlarca kömür, biyo-yakıt, doğal gaz yakılarak; Ankara’nın üstünü bir is örtüsü kaplar, iyi bilirim. Şimdi bana demeyin “ne yapak, donak mı?” diye. Hayır efendim kışın soğukta tir tir titremeyin haklısınız, bu havadaki is birikintisinin sebebi zaten sizin yaktığınız kömürden daha çok, nüfusun aşırı artışı ve çarpık kentleşme ile ilgili.
Hava kirliliği deyince akla zaten direkt fabrikalar geliyor. Onlar hakkında çok konuşmuyorum, hava kirliliğine yol açtığı hepimiz tarafından biliniyor. Devlet tarafından ise denetlemeleri yapılıyor ve belirli bir değeri aşmamaları bekleniyor. Bunun dışında, belki yenilenebilir enerji kaynakları kullanmalılar ama hiç fabrikam olmadığı için bunun nasıl bir fikir olduğunu bilmiyorum. Bir de “fabrikalar kapatılsın hava kirliliğine çözüm bulalım!” lafını diyor olsaydım bu yazıyı bilgisayarda değil papirusta falan yazıyor olurdum; sanayi gerekli hem ekonomik kalkınma hem de bizim için. Yalnız doğaya verdiği zararı en aza indirgenmiş olanı makul ve mutlu edici.
Bir de araba konusu var tabii. Her hanede artık iki veya üç araba var, insanlar devamlı olarak araba kullanıyor ve bu arabaların sanıldığının aksine hava kirliliğine çok etkisi var. Yani kıyaslayın diye söylüyorum, ortalama bir insanın günlük ortalama 15 metreküp hava ihtiyacını 10 dakika içerisinde bir adet araba solunmaz hale getiriyor. Bu 10 dakika meselesi normal arabalarda geçerli fakat bir de egzozlarından simsiyah duman çıkaran kamyonlarımızı siz düşünün.
Belki aramızda bilmeyenler vardır: siyah duman aracın yakıtı tam yakamadığını gösterir, grimsi-beyaz duman normal yakıldığını, mavi duman ise motorun yakıtı neredeyse hiç yakmadan arabadan attığını, dolayısıyla motorun bakıma ihtiyacı olduğunu gösterir. Kısa bir anekdot olarak bahsetmiş olalım.
Neyse artık bütün bu klasik bilgileri geçelim ve Türkiye’de hava nasıl sorusuna gelelim. Geçenlerde bir haberde okuduğum bilgiye dayanarak söylüyorum, Türkiye’de sadece partikül madde ve kükürt dioksit açısından 6 ilimizin havası temizmiş (Artvin, Bitlis, Eskişehir, Yozgat, Kırşehir ve Kırıkkale). Bu şehirlerden birindeyseniz yaşadınız çünkü sizin kansere, herhangi bir solunum hastalığına yakalanma olasılığınız diğerlerine göre oldukça düşük. Ankara veya İstanbul’daysanız size şimdiden taziyelerimi sunar, geçmiş olsun dileklerimi iletirim çünkü siz PM10 ölçümlerine göre havası en kirli olan şehirlerden birindesiniz. (PM10 ölçüm cihazı çapları 10μm’den küçük havada asılı olan partiküllü cisimlerin ölçümünü yapan bir cihazdır. Kükürt dioksit ise üst solunum yollarından emilimi çok yüksek bir madde olup birçok hastalığa yol açmaktadır.)
Bu yazıyı şöyle kapatmak istiyorum. Size 2016’da haberlerde gündem olan Çin’deki hava kirliliğinden dolayı orada verilen kırmızı alarmı hatırlatmak istiyorum. İnsanların o zaman gerçekten harekete geçmeleri gerektiğini gösteren gözle görünür bir durum vardı. Göz gözü göremiyordu ve ne yazık ki herkes maske ile dolaşmak zorundaydı. Hemen anında bazı önlemler alındı. Tek numara ile çift numara plakası olan araçlar farklı günlerde yola çıkabileceklerdi. Toplu taşıma kullanımının artışı sağlandı, bir sürü uçuş engellendi, bir sürü fabrika üretimine ara verdi, bazı doğasever insanlar hava temizleme aletleriyle sokak sokak gezip havadan tuğla yapmışlardı.
Bu arada, kendi ilinizin havasının ne kadar kirli olduğunu görmek istiyorsanız, TC. Çevre ve Şehircilik Bakanlığının bu konuyla alakalı linkine buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz. Linkteki baloncuklara tıklayarak şehrinizin PM10 değerinin yanında birçok başka etkeni de görebilirsiniz.
çok prosun kardeşim
Ankara da yaşayan birisi olarak hava kirliliğinden muzdarip olmamak elde mi? Bu konunun, küresel ısınmanın gündeme gelmesiyle önümüzdeki günlerde daha çok konuşulacağını düşünüyorum. Elinize sağlık sayın yazar.