Hasret dünyaya geldiğimiz an mı başlar bizler için? Çığlık çığlığa ağlamamız bunun sancısı mı yoksa? Nabzımızda atan zaman, biriktirdiğimiz ise özlem olabilir mi?
Ömür ismi uygun görülmüş bu yolda adımlarımızı atmaya başladığımızda kimimizin elinden anne babası tutar, kimimizin ise elini tutabileceği bir anne babası dahi yoktur daha yolun başında. Ama bir kere çıkılmıştır yola ve yalnız da olsan bu yolda ilerlemek tercihi değil, mecburidir.
Bu yolda ilerlerken her adımda kendimizden bir parça kaybederiz, eksilir ve uzaklaşırız çoğu zaman farkına bile varmadan. İlerlemek büyümek isteriz.
“BÜYÜMEK” laf aramızda ben korkuyorum büyümekten. Hem çocukluğun masumiyeti varken büyümek istemek neden?
Sahi insanı büyüten geçen zaman mıdır yoksa zamanın içinden geçenler mi? İnsan büyürken acıları, sevinçleri de mi büyür? Ya da bunlar bir yana insan hüznünü taşıyamadığında mı büyür?
Mutlu bir insanın çocuklaştığına şahit oldunuz mu hiç ya da sizin hiç çocuklaştığınız oldu mu mutluyken?
Balonlarla oynadığınız, yaşınıza bakmadan salıncakta sallandığınız, pamuk şeker yediğiniz, bir o yana bir bu yana koşturduğunuz oldu mu? (Bunları düşünürken bile çocuklaşıyor insan)
Ne diyorduk, ilerliyoruz, kaybediyoruz, eksiliyoruz, yolun sonuna gelmek için gün sayıyoruz. Kimi zaman soruyor insan kendine, belki de en malign hocanın sorusundan bile zor olan şu soruyu; “BEN KİMİM? “
Elbette tek soru yetmiyor insana. Nerden geldim, nereye gidiyorum aklımda ne var, ne düşünüyor ne hissediyorum, ne istiyor ne istemiyorum, neyi bekliyor neye sabrediyorum…
Kısacası cevabı kaybettiği parçalarda olan soruları soruyor ama çoğu zaman geriye dönüp o parçaları toplayacak cesareti olmuyor. Korkuyor döktüklerini sağlam bulamamakta, sağlam olanlara ise kendinde bir yer bulamamaktan.
İnsan özler kimi zaman annesini, kimi zaman babasını, bazen de dostunu, sevdiğini. Bunu söylemek kolay, peki bizim kendimizi özlediğimizi itiraf edecek cesaretimiz var mı? Bunu bilmiyorum ama aklıma tüm sorular için tek bir cevap geliyor:
“İnsan kendisinin Gurbetidir “
Tüm yazılarınızı okuduktan sonra kanaat getirdim: kalbi duyguların kaleminizden dökülen yansıması bu kelimeler, farklı pencerelerden farklı dünyalara bakmamı sağlayan, mayasını sevginin oluşturduğu sihirli kelimeler… Daha farklı konularda yazılarınızı heyecanla bekliyor olacağım.
Belki bir an için de olsa ne yapıyorsak bırakıp dinlemek gerekir kuşların uçsuz bucaksız gökyüzününde çırpınışlarını ve çıkmak gerekir kendimizden önce. Bir kenara itivermeden kendimizi görmek zordur;eksikleri,kırık dökükleri… Belki unuttuğumuz sözleri duymalıyızdır her bir ademin yüzünde ve toplamalıyızdır eski dostlarımızın yüreklerindeki akislerimizi o zaman bir parça da olsa tamamlanabileceğine inanıyorum ruhumuzun yırtık ve eskimiş haritasının. Ellerine sağlık, yazılarının devamını bekliyoruz
Ne diyeceğimi bilemiyorum…Sözüm kesildi…