Karnı Tok Ruhu Aç Çocuklar - Fazilet SEYİTOĞLU

Karnı Tok Ruhu Aç Çocuklar – Fazilet Seyitoğlu

/

Bu kitap karşıma çıktığında anladım ki benimle aynı dertten muzdarip başkaları da varmış. Fırsatını bulduğum ilk anda da açtım. Sayfalarını karıştırmaya ve okumaya başladım.
Gerçekten topluma kuş bakışı biraz baksak gözümüze çarpan ilk konulardan biridir belki. En büyük telaşımız çocukların karınlarının açlığı ve bedensel hastalıkları. Bunlar yolundaysa her şey yolunda zannediyoruz. Oysa çocuklar yani geleceğimiz, ya ekranlara tutsak ya da sınavlara esir olmuş vaziyette kayıp gidiyorlar elimizden. Farkına bile varamıyoruz. Aslına bakarsanız ruhu aç olan çocuklar değil ebeveynler. Neden derseniz yapaylaşan dünyamız hızlı tüketim ile karınları doyursa bile ruhları doyurmaya yetmiyor. Peki bir yolu var mı çözmenin?

Eğer bu sorunun bu derdin farkına vardı isek varlığını kabullendi isek çözmek adına bir adım atmışız demektir. İşte ben de bu adımı attığım sıralarda tanıştım bu kitapla. Yazar karşılaştığı olgulardan bahsetmiş, birbirinden farklı birçok aile ve çocuktan. Okudukça bu sorunların evrensel olduğuna çözümlerin de çok uzakta olmadığına şahit oluyoruz. Şimdi de sizlere bu kitapta ilgimi çeken birkaç bölümden bazı cümleler aktarmak istiyorum.

“Kimse her şeyi bir başkasının istediği ölçüde başarıyla yapamaz. Katla oğlum şu kuruyan çamaşırları dersiniz. Çocuk da anneme yardım ediyorum hissiyle seve seve katlar çamaşırları. Bir gelirsiniz ben sana böyle mi öğrettim oğlum diyerek hepsini bozarsınız. Güya öğretiyorsunuz değil mi. Aslında böyle yaparak öğrettiğimiz onların yaptığı hiçbir şeyi beğenmediğimiz oluyor, bir daha bize yardım etmemesini öğretiyoruz böyle davrandığımızda.”

“Umursamamayı öğretin kendinize biraz da. Çocuklarınız her şeyi mükemmel yapmak zorunda değil.”

“Dayak yiyen çocukta saldırganlık duyguları gelişir. O da anne babasını örnek alıp sorunlarını saldırganlık ile çözmeye yönelir. Ayrıca anne ve babasına olan saldırganlığını da onlara gücü yetmeyeceği için onları sinirlendirecek başka davranışlar göstererek ortaya koyar.”

“Çocuklarımızın özgüven girişiminde üç anahtar sunmalıyız.
Birinci anahtar: Sürekli çaba göstermeleri
İkinci anahtar: Sabırlı olmaları
Üçüncü anahtar: Azimli olmaları
Yani her şeyi denemeli ama başarısız olduğunu düşünmemeli. Başarısız oldukları on bin deneyimi işe yaramayan onbin yol buldum diye yorumlayabilmeli.”

“Tüm çocuklar hayallerini gerçekleştirebilmek için sıkı çalışmaları gerektiğini öğrenmeli.”

“Hayatınızda şükretmeye yer var mı?
Kanaat etmek, şükür etmek çocuklarımızın en çok ihtiyacı olan değerlerdir. Ama çocuklarımızdan bu davranışı beklemeden önce projektörü kendimize çevirebilmeliyiz. Biz şükretmeli kanaat etmeliyiz ki çocuğumuz da bu hissi görerek yaşayarak öğrenebilsin. Sürekli bir şeylerin yokluğundan dert yanarsak çocuğumuzun yanında. O da elinde olmasını istediği ama olmayan her şey için aile bireylerini ve kendisini çıkmaza sokabilir.”

Dijital cihazları açık büfe yemekleri olarak düşünün…”

Geleceğimiz-çocuklarımız için boş vakitlerimizden ayıracağımız birkaç saat ile ruhi yaraları saracak çözümlere ve hiç açmayacak bilgilere ulaşabiliriz. Yazarın kalemine sağlık.

Düşler ülkesinden bir kaza sonucu sevgisiz insanlarla dolu dünyanıza düstüm. Kim oldugumu sorarsanız "Biraz rüzgarım biraz dalga" şairin dediği gibi. Aslında belki kendimi arıyorum ben de burda. Yaşım konusunda da farklı düşünceler var ama ben hepinizle akranım. Burdan çoğu zaman düşler ülkesine olan özlemini paylaşıyorum sizlerle. Herşeyin yeterince gerçek olduğu bu dünyada biraz da olsa hayallerimize sahip çıkalım ne dersiniz ? Unutmayın insan kardeşlerim: "İnsan Sevgi İle Yaşar "

Yorum bırakın

Your email address will not be published.

Genel Kategorisinde Son Yazılar