Yeni araştırmalar “Mozart etkisi”nin moleküler temellerini ortaya çıkardı. Gözlemlere göre diğer müzikler dahil olmamak üzere, kısa süreli Mozart dinlenmesi belleği ve öğrenmeyi geliştirebiliyor.
Bu çalışmanın sonucunda, Mozart sonatını duyan farelerin beyin hücre bağlantılarıyla alakalı birkaç geni yüksek seviyede eksprese ettiği ortaya çıktı. Çalışma ekibi -ki Mozart etkisini ilk kez ileri süren araştırmacı da bu ekibe dahildir- sonuçların Alzheimer gibi nörodejeneratif hastalıklardan muzdarip insanlar için bir müzik terapi tasarlamalarına yardımcı olacağını umuyorlar.
Mozart etkisi ilk kez 1993 yılında Nature dergisinde (vol.365, s.611) ortaya atıldı. Birleşik Devletler, Winconsin Oshkosh Üniversitesi’nde bir nörobilimci olan Fran Rauscher ve meslektaşları, Mozart’ın İki Piyano İçin Sonat – D Major (Sonata for Two Pianos in D, K. 448) eserini 10 dakika boyunca dinleyen üniversite öğrencilerinin mekânsal akıl yürütme (spatial reasoning)* konusunda günümüzün müziğini dinleyen veya hiçbir müzik dinlemeyen öğrencilere göre daha başarılı olduğunu gösterdiler.
*= İstenen bölgenin rotasını planlama ve nesnenin nerede olduğunu veya olayın nerede gerçekleştiğini hatırlamak amacıyla beyindeki bilginin depolanması veya bu bilginin geri alınmasıdır. Çevrede bir yol bulma ve içindeki şeylerin nerede olduğunu hatırlama işleri, mekansal hafızanın kritik işlemlerindendir. Beyinde hipokampus ve onu çevreleyen medial temporal loblar bu görevi görmektedir.
Bu bulgular kamuoyunda heyecana yol açtı – özel tasarlanmış Mozart CD’leri müzik listelerinde yükseldi – ve fakat bilimsel camiada birtakım şüphelere yol açtı.
İçindekiler
Ritmik Nitelikleri
Bilim adamları bu fenomenin sadece kişilerin ruh halini iyileştirmek gibi basit bir açıklaması mı olduğunu yoksa bu etkinin Mozart’ın eşsiz kalitedeki besteleriyle mi alakalı olduğunu tartışıyorlar. Bir çalışma, Mozart müziğinin belirli ritim özelliklerinin insan beyininde gerçekleşen bazı ritmik döngüleri taklit ettiğini gösterdi.
Şimdi ise Rauscher ve Standford Üniversitesi’nde genetikçi olan ortağı Hong Hua Li, birlikte Mozart etkisinin moleküler temelini bulduklarını düşünüyorlar. Çalışmalarında kullandıkları fareler, aynı insanlarda olduğu gibi sonat dinledikten sonra öğrenme ve hafıza testlerinde daha iyi performans sergilediler.
Araştırmacılar, bu daha zeki farelerin bir nöral büyüme faktörü olan BDNF** ve bir öğrenme, hafıza bileşeni olan CREB*** genlerinin ve hipokampusten salgılanan sinaptik büyüme proteini olan sinapsin I**** ekspresyonunda kontrol grubuna göre – ki kontrol grubuna eşit seviyede beyaz gürültü (white noise) dinletildi – bir artış olduğunu buldu.
** = BDNF geni beyin türevli nörotrofik faktör sentezletir. Büyüme faktörlerinden nörotrofin ailesine aittir. Mevcut nöronların devamlılığını sağlarken aynı zamanda yeni nöron ve sinapsların büyümesini ve farklılaşmasını sağlar. Beyinde hipokampus, korteks ve bazal önbeyin bölgelerinde yaşamsal öğrenme, hafıza ve yüksek düşünme yeteneklerinde aktiftir. Uzun süreli hafızada önemlidir. Nörotrofinler nörogenez üzerinde uyarıcı ve kontrol edici özelliklere sahiptir ki BDNF de bunlar içerisinde en aktiflerindendir. BDNF knock-out (bu genin silindiği ve doğal olarak BDNF faktörü üretemeyen) farelerde beyin üzerinde ve duyusal sinir sisteminde gelişimsel defektler görülür ve genellikle doğumdan hemen sonra ölürler. Bu bize BDNF’nin nöral gelişim üzerinde önemli bir rol oynadığını göstermektedir.
*** = CREB yani cAMP response element-binding protein, bir hücresel transkripsyon faktörüdür. cAMP response elements (CRE) denilen DNA sekanslarına bağlanarak akışaşağı (downstream) genlerinin transkripyonunu arttırır veya azaltır. Nöronal plastisite, uzun süreli bellek formasyonları ve mekansal hafıza (spatial memory) ile alakalıdır. CREB regülasyonunun azalması Alzheimer hastalığı ile ilişkili olup, regülasyonun arttırılması ise Alzheimer hastalığının tedavi edilmesinde bir yöntem olarak düşünülmektedir. CREB tarafından regüle edilen genlerden bazıları: c-fos, BDNF, tirozin hidroksilaz, birtakım nöropeptitler (somatostatin, enkefalin, VGF, kortikotropin-salgılatıcı hormon) ve memeli sirkadiyen ritmiyle alakalı PER1, PER2 gibi genlerdir.
**** = Sinapsin I, sinapsin gen ailesine aittir ve SYN1 geni tarafından kodlanır. Sinapsinler, sinaptik veziküllerin sitoplazmik yüzeyleriyle alakalı olan nöronal fosfopretinleri kodlarlar. Sinaptogenez, nörotranmitter salınımının modülasyonunu sağlarlar. Ayrıca gen ailesinin bu üyesi aksonogenez ve sinaptogenezin regülasyonunda da rol oynar. Mutasyonları, Rett sendromu gibi X-bağımlı hastalıklarda primer nöronal dejenerasyon ile alakalı olabilir.
Mozart etkisine kuşkuyla bakan ve Harvard Üniversitesi’nde IQ uzmanı olan Howard Gardner “Bulgular ilgi çekici” dedi. “Uyarılar genel olarak ölçülebilir nörokimyasal etkilerinin olduğuna işaret ediyor. Fakat Mozart’ı bir kenara bırakırsak, bu etkinin müziğe bağlı olup olmadığının hala belirlenmesi gerekiyor.” Başka deneyler farelerin çevresini oyuncaklarla zenginleştirmenin yeni nöronların büyümesini sağlayabileceğini göstermiştir.
Elektriksel Aktivite
Mozart etkisinin gerçekte zihin gelişiminin özel bir biçimi olsun veya olmasın, varlığı zaten kliniklerde hissediliyor.
Alzheimer hastalığına sahip bireyler sonat dinledikten sonra mekansal (spatial reasoning) ve sosyal görevlerde daha iyi performans gösteriyorlar. Ve ciddi epileptik hastalar için çalınan diğer türden müziklerden farklı olarak Mozart çalınması, nöbetlerle ilişkili elektriksel aktiviteyi yatıştırıyor.
Hong Hua Li çeşitli nörolojik hastalıklardan ve beyin hasarlarından muzdarip hastalar için daha iyi bir müzik terapi tasarlamak uğruna bu son çalışmasını kullanmayı ümit ediyor. O ve Rauscher ayrıca Mozart etkisinin gelişim sürecinde kritik bir periyot mu olduğunu yoksa diğer tür müziklerin de aynı özelliklere mi sahip olduğunu ileride araştırmayı planlıyorlar.
Çeviri
Yazar: Emily Singer
Çeviren: Nihat. Ayrıca birtakım gen ve proteinlerin açıklanmasında Vikipedia, NCBI ve Encylopedia Britannica kaynaklarından yararlanılmıştır.
Orjinal Metin (23/04/2004)