Benim adım Erkan, biraz inatçı birisiyimdir. Pek de iyi bir özellik olmadığını biliyorum ancak özellikle pişman olduğum zamanlardan birisini yaşadım bu aralar. Youtube’da takılmayı internette film izlemeyi bayıla bayıla keyifle yapan bir insan olarak (tuzlu çekirdek gazlı içecek…) annem izle dediği için izlemediğim bir filmi daha doğrusu bir belgesel tarzı filmi sonunda açtım ve izledim. “That Sugar Film” bu da onun adı. Başrolde ve yönetmen koltuğunda oturan Avustralyalı Damon Gameau kendi hayatında yaptığı bir değişikliği konu edinmiş.
Filmin ilk on dakikasında Damon ne yapacağını, neden yaptığını güzelce anlatıyor. Eşi ile tanışmadan önce iyi beslenmediğini şekerli gıdaları fazlaca tükettiğini (markette satılan paket “organik” gıdaları) ancak eşi ile evlendikten sonra bu alışkanlıklarını bırakıp sağlıklı beslenmeye başlamasıyla hayatında olan değişikliği göstermek ve kanıtlamak amacıyla tersi yönde yani şekerli gıdalar yiyecek şekilde kötü beslenmeye başlıyor. Yalnız burada yanlış anlaşılmaması gereken bir şey var. Şekerli ve zararlı gıdalar derken çikolata veya donutlardan bahsetmiyor, hepimizin sağlıklı diye aldığı besinleri alıyor: Meyve suları, bazı “organik” soslar vb.
Bu koşullar çerçevesinde bazı sağlık danışmanları ile görüşerek bu 2 aylık deneyi kendi üzerinde yürütmek için çalışmalara başlıyor. Öncelikle doktorlar ile görüşüp genel sağlık durumunu kontrol ettiriyor ve %20’lik sağlıklı insan dilimine giriyor. Yani bu deneyi yapmasına hiçbir engel yok. Sonrasında diyetisyene gidiyor ve günlük aldığı kalori miktarını değiştirmeden ancak günlük beslenmesini sadece şekerli gıdalar olacak şekilde ayarlıyor. Günlük ortalama 40 şeker küpü kadar şeker alması gerekiyor. Başta imkansız gibi görünen bu hedef hemen ertesi günkü kahvaltıdan sonra anlaşılıyor ki ulaşılması ve geçilmesi çok kolay. Kabaca bir hesapla sadece kahvaltısında 20 küp kadar şeker almış oluyor ve de zannetmeyin öyle çok yedi filan biraz yoğurt bir kase mısır gevreği 400 ml kadar da elma suyu.
Bu belgesel tarzı filmde beni en çok etkileye kısım bu oldu çünkü doktorunu aradığında doktor dedi ki “Günün geri kalanında diyet yapmalısın.”
Diyetinin bazı günlerinde yeni şeyler deniyor mesela şekerli gıdalar yerine doğrudan şeker yiyor. (Tavuğun üstüne sos yerine 4 yemek kaşığı şeker döküp yiyor (-_-)) Meyveleri posalarıyla yemek yerine meyve suyu sıkacağı ile liflerini ayırarak elmanın suyunu içiyor gibi gibi, yani kısaca kötü beslenmek için elinden geleni yapıyor.
Bu iki ay süresince, beslenme tarzlarını karşılaştırmak için Afrika ve Amerika’ya da uğruyor. Afrika’ya gezisi sonucunda beslenme tarzının değişiminin halk sağlığında görülen kronik hastalıkların artışına sebep oluşunu gözlemleme fırsatını yakalıyor. Amerika’ya gidişinde ise insanların sağlıklı diye meyve suyu aldığı gündelik bir mekandan bir bardak meyve suyu alıyor ancak kalori miktarı ile kabaca şeker hesabı yapınca tam 34 küp şekere denk olduğunu ve neredeyse bütün günlük alması gereken şeker miktarının tamamına denk olduğun hayretini yaşıyor.
İkinci ayın sonunda Damon 6-7 kilo alıyor bel çevresi 10 santim artıyor devamlı halsiz ve sanki öğünden öğüne sanki normale dönüyor. Bazen şeker aldıktan sonra manik ataklar yaşadığını eşi ifade ediyor. Karaciğer enzimleri yükselmiş, yağlı karaciğer/siroz olasılığı artmış; kan değerleri yükselmiş ve diyabet obezite sınırına yanaşmış oluyor. Zaten film boyunca adamın şeklinin şemalinin bozuluşunu 1. elden görüyorsunuz.
Sonuç olarak filmi kısaca toparlamak istersem Damon insanlara gündelik beslenme tarzlarının aslında çok yanlış olduğunu aldığınız kalorinin ne kadar olduğu kadar nasıl olduğunun da önemli olduğu ve böyle beslenmenin 2 ayda verebileceği zararı izleyiciye kendi vücudu üzerinde ulaştırıyor. Benim bu kısa yazımda belki filmde iletilen şeylerin onda biri yoktur, belki film icabı biraz abartılmış gibi gelse de izlemenizi tavsiye ederim. Hiç değilse Damon’un üzerinde “Sugar Daddy” yazan tişörtünün hatrına bir bakın derim. İyi seyirler.