Uzun bir aranın ardından sizlere okuduğum bir webtoon yani Tower Of God çizgi romanını aktarmak istiyorum. Kısaca hemen söylemek zorundayım; macera, aksiyon, fantezi, muhteşem çizimler ve belki de muhteşem ses efektleri sizin ilgi alanınıza giriyorsa hiç beklemeyin hemen okuyun.
Bahsettiğim hikaye webtoon adlı bir sitede yayınlanan bir çizgi roman. 2004 yılında Güney Koreliler tarafından kurulan bu site, çizgi roman yazarlarına bir platform oluşturmakta. Günlük minimum 6 milyon okuyucuyu görmekte ve bu gayet efsane bir başarı.
Hikâyemizin türü aksiyon ve karanlık fantezi gibi. Yazarımızın adı S.I.U. ve gerçekten başarıyı hakketmiş birisi. Konumuz ise 25. Bam adında hayatının büyük bir bölümünü devasa bir kule altında karanlık bir mağarada geçirmiş bir gencin, aynı kuleyi tırmanışı. Konu başlangıçta sizlere ‘ne alaka’ gibi gelebilir ancak sizi ilk bölümünden yakalayacağına eminim. Çünkü ben 400 bölüm sonra bile sanki ilk bölümmüş gibi yakalanmış hissediyorum. İlk 20 bölümde ne oluyoruz, nasıl yani diyorsunuz. Her seferinde acaba kim düşman kim dost, kim yalan söylüyor kim doğru söylüyor devamlı merak ediyorsunuz.
Hikâyenin geçtiği yer yani “kule” Rapunzel’in kilitli kaldığı bir şato kulesi değil aksine devasa bir yer. Her kat kendine ait bir ekosisteme sahip. Kendi ait fauna ve florası bulunmakta. Ayrıca her katta o kata bekçilik yapan akıl almaz güce sahip olan “administrator” denilen devasa yaratıklar bulunmakta. Katların arasında geçiş sınavlar ile yapılmakta ve en tepeye çıkan canlının kulenin tanrısı olacağı inancı vardır.
Böyle anlatınca aksiyondan çok macera hikayesi gibi duruyor ama bana inanın aksiyon asla durmuyor. Devamlı yeni katlar ve testler aşıldığında sanki bir macera içerisinde karakter ile birlikte keşfediyormuş gibi hissediyorsunuz.
Yalnız bir konuya değinmeliyim ki o da fazla fantastik bir hikaye oluşu. Yani demek istiyorum ki genç kesime daha çok hitap ediyor. Değişik yetenekler, değişik ırklar tamamen yeni bir evren. Yer ve mekan anlatımı kısıtlı olduğu için kimi zaman haritayı tam kuramıyorsunuz kafanızda. Bunların dışında 70 küsur bölüm kadar çizimler amatör ve az uğraşılmış gibi. Ancak bunun sebebi yazarın tek işinin bu olmayışı ki bu sonraki bölümlerde değişiyor. Çizimlerde en ince detayları bile görebiliyorsunuz. Yani ilk bölümlerde çizimlerden dolayı bırakmanızı tavsiye etmem çok şey kaçırırsınız.
Şimdi artık konunun en önemli yerine gelelim: bu hikaye aslında dünyada bir ilk. Bu çizgi romanın bir animasyonu yapıldı. Ne dediğinizi biliyorum ancak bu öyle bir ilk değil, ilk defa bağımsız bir yazarın internette kendi haliyle çizdiği bir hikayenin animasyonu. Bu zannedildiğinden de büyük bir olay. Çünkü bu ilk, aynı bu hikaye gibi diğer hikayelerin de animasyon platformu bulacağı umudunu taşıyor ve bulmaya başladılar bile. Bu da animasyon hayranları için gerçekten yeni bir dünya demek.
Sonuç olarak bu hikayeyi yani çizgi romanı mutlaka okumanızı tavsiye ediyorum. Eğer çizgi romanlarla aranız sıkı değilse izlemenizi, eğer ikisiyle de ilginiz yoksa en azından yazımı beğenmiş olmanızı umuyorum.