Cemal Süreya, İkinci Yeni hareketinin en özel isimlerinden bir tanesiydi. Bir sürgünün anatomisini şiirlerinde başarıyla işleyen Süreya, düşünceyi duyguyla aynı potada eritti. İkinci Yeni hareketinin şiir anlayışına yapılan eleştiriler, Süreya’nın şiirlerini kapsayamazdı. Çünkü onun şiirleri büyük bir anlam taşıyordu içinde. Yani eleştirildiği gibi kelimeler gelişigüzel yan yana gelmiyordu, her biri bilinçli bir şekilde seçiliyordu.
Her ne kadar içinde yer aldığı hareket daha çok sanatın sanat için yapıldığını düşünen insanlardan oluşsa da Süreya’nın şiirlerinde toplumsal olayların kendisine yer bulduğunu söyleyebiliriz. Şair, “Varto depremini düşün, yardım olarak Batı’dan / gönderilmiş bir kutu süttozu ve sütyeni” mısralarında 1966 yılında Muş ilinin Varto kazasında meydana gelen Varto depremine ve deprem sonrası Batı’dan gönderilen yardım malzemelerine dikkat çekmiştir. Süreya’nın farklı şiirlerinde çok önemli toplumsal meselelere yönelik ifadeler bulunur. Bunun yanı sıra Türk edebiyatının en ünlü şairlerinden biri olan Süreya’nın duygu yüklü şiirleri bulunduğunu da söyleyebiliriz. Peki “Kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı” diyen Cemal Süreya kimdir, şiirlerinde neler vardır?
İçindekiler
Erzincan’dan Bilecik’e Sürgünün Hikayesi
Cemal Süreya, Türk edebiyatının en özel şairlerinden bir tanesidir. Türk şiirine farklı bir pencereden bakan ve Türk şiirini geliştirmek için elinden geleni yapan Süreya, hayatındaki kırılma noktalarını da şiirlerine taşıdı. Gerçek adı Cemalettin Seber olsa da o, daha çok Cemal Süreya olarak tanınır. 1931 yılında Erzincan’da dünyaya gelen Süreya, Alevi Kürt-Zaza bir ailenin çocuğudur. Annesinin adı Gülbeyaz, babasının adı ise Hüseyin’dir.
Üç kardeşi bulunsa da kardeşlerinden biri, 1 yaşında hayata gözlerini yumdu. Süreya’nın hayatında birçok kırılma noktası oldu. Bunlardan ilki hiç şüphesiz ki 1938 Dersim İsyanı’dır. İsyanın başlamasıyla birlikte ailesiyle birlikte Erzincan’dan Bilecik’e göç etti. Bu belki de var olduğu yerden ait olmadığı bir yere göçün hikayesiydi. Çeşitli şiirlerinde göç hikâyesine yer veren Süreya, yaşamından kesitleri şiirleri üzerinden okurlarına sunuyordu. Sürgün başlıklı şiiri, yaşadıkları sürgünün hikayesiydi:
“Bizi bir kamyona doldurdular
Tüfekli iki erin nezaretinde
Sonra o iki erle yük vagonuna doldurdular
Günlerce yolculuktan sonra bir köye attılar”
Hayatındaki en önemli dönüm noktalarından bir tanesi göç olmakla birlikte bir diğeri de annesinin vefat etmesiydi. Sürgünün altıncı ayında, henüz 23 yaşındayken annesi, düşük sonrası meydana gelen kanama nedeniyle hayata gözlerini yumdu. Bu, Süreya’nın şiirlerinde kadın temasının çokça kullanılmasının temel nedenidir. Anne sevgisini tam olarak alamayan, bu nedenle aslında bütün kadınlardan bu sevgiyi almaya çalışan Süreya, duygu yüklü şiirlerinde anne özlemi içinde olduğunu okuyucularına çok iyi yansıttı. Annesi hayata veda ettiğinde Cemal Süreya henüz 7 yaşındaydı ve tam da anne sevgisine ihtiyaç duyduğu bir yaştaydı. Bu durum, Cemal Süreya üzerinde travmatik bir etki yaratmıştı. Bir şiirinde “Önce öp sonra doğur beni” mısraıyla annesi üzerinden bütün kadınlara sesleniyordu.
Bütün kadınlardan anne sevgisini bekleyen Süreya, tam dört kere evlendi. Yaşadığı dönem içinde çıkardığı birçok şiir kitabıyla edebiyat dünyasına yön veren Cemal Süreya, girdiği bir iddiayı kaybetmesi sonrasında iki “y”nin bulunduğu soyadındaki bir “y”yi kaybetti. Aslında soyadı “Süreyya” idi fakat sonradan “Süreya” oldu ve edebiyat dünyasında ünlü şair, yeni soyadıyla boy göstermeye başladı.
İkinci Yeni Edebiyat Hareketinin Çok Özel İsmi
Cemal Süreya, edebiyat dünyasının en özel kalemlerinden bir tanesiydi. Düşünceyi duygu ile harmanlayan ünlü şair hem toplumsal olaylara şiirlerinde yer verdi hem de duygularını şiirleriyle açığa çıkardı. Çok özel bir şiir dili bulunan şairin sürprizli bir şiir dili kullandığını söyleyebiliriz. Her şeyden önce kelimeleri farklı şekillerde kullanarak benzersiz bir şiir dili oluşturdu. Kelimeler onun şiirlerinde adeta dans ediyordu. Kanto adlı şiirindeki şu mısralar, bu tezi doğrular niteliktedir:
“Ben nerde bir çift göz gördümse
Tuttum onu güzelce sana tamamladım
Sen binlerce yaşayasın diye yaptım bunu
Bir bunun için yaptım”
Ünlü şair, kelimeleri sürprizli bir şekilde kullanmanın yanı sıra özel adları da sürprizli kullanıyordu. Şiirlerinde yer adları, ünlü isimler ve daha pek çok özel isim yer almakla birlikte bunların beklenmedik bir şekilde kullanıldıklarını gözlemleriz. “Göçebe” şiiri, özel adların sürprizli kullanılmasına çok güzel bir örnektir.
Cemal Süreya şiirlerinin bir diğer özelliği de lirizm ve erotizmdir. Kadınlar, oldukça cesur bir şekilde şiirlerinde yer alır. “Elma” şiirinde yer alan şu dizeler, erotizmin şiirdeki yerini gösterir:
“Şimdi sen çırılçıplak elma yiyorsun
Elma da elma ha allahlık”
Şairin imge dünyası oldukça özeldir. Benzersiz imgeler oluşturur şiirlerinde. “Kırmızı bir kuştur soluğum” der örneğin. Ya da “Şimdi sen kalkıp gidiyorsun git/Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar, gitsinler” Yazdığı her şiirde yaratmış olduğu imgeleri kullanmıştır.
Sizin Hiç Babanız Öldü mü?
Cemal Süreya kaleminden çıkan “Sizin Hiç Babanız Öldü mü?” şiiri, ünlü şairin en etkili şiirleri arasında yer alır. Şairin bu şiiri babasının ölümü üzerine yazdığı düşünülse de aslında durum tam olarak bu şekilde değildir. Babasının ölümünden dört yıl önce bu şiiri yazan Cemal Süreya, babasının ölümünü doğrudan yaşamasa da bu durumu çok etkili bir şekilde anlatmayı başarmıştır.
“Sizin hiç babanız öldü mü?
Benim bir kere öldü kör oldum
Yıkadılar aldılar götürdüler
Babamdan ummazdım bunu kör oldum”
Mısralarıyla babasının ölümünden önce böyle bir durumu şiiriyle ayrıntılı bir şekilde anlatan Cemal Süreya, bu şiiri babasının ölümünden dört yıl önce yayımladı. Ünlü şairin her bir şiiri “Sizin Hiç Babanız Öldü mü?” kadar liriktir, her biri o kadar özeldir ve benzersizdir.
Cemal Süreya’nın şiirlerini severim. Paylaşım için teşekkürler