Karadeniz bölgesi giderek daha fazla jeopolitik ve jeoekonomik mücadelenin bir konusu oluyor. Bu durum, Avrupa ile Asya’yı birbirine bağlayan bir bağlantı olarak bölgenin bir çeşit köprü veya kavşak olmasından kaynaklanıyor. Rusya, Güney Avrupa ve Ortadoğu arasında yer alan ve Akdeniz ve Orta Avrupa ile bağlantı sağlayan Karadeniz, bir bölgesel önemden çok daha fazlasını ifade etmektedir. Gerçekte, stratejik önemi sürekli büyüyen bir yer olarak Karadeniz bölgesi, bir jeopolitik ekseni yansıtmaktadır. Karadeniz, bölgesel ve bölge dışı aktörlerin sürekli dikkatini çekmiş; uluslararası ilişkiler dâhilinde önemli ve çeşitli tarih dönemlerinde ise belirleyici bir rol oynamıştır.
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) dağılmasıyla birlikte Rusya’nın bölgedeki pozisyonu zarar gördü. Esasında bu durum Sovyetlerin Karadeniz donanmasının altyapı ve ilgili endüstriler de dâhil olmak üzere Rusya ve Ukrayna olarak ayrılmasından kaynaklanıyordu. Diğer yandan, her iki ülke için de ekonomik ve siyasi bir belirsizlik dönemi vardı ve bu durum, Rusya’nın hakim olduğu Karadeniz bölgesindeki donanmanın savaş yeterliliğinde bir düşüşe neden olmuştur. Bunun sonucu olarak Rusya, bu yüzyıl boyunca ilk kez Karadeniz bölgesinde askeri güç dengesini kaybetti. Bölgedeki diğer ülkelerin güç kazanması, Rusya’nın Karadeniz üzerindeki askeri ve siyasi etkisinin azalması sonucunda olmuştur.
NATO, bu bölgeye uzun süredir ilgi duyuyor ve burada uzun süredir aktif bulunuyor. SSCB’nin dağılması ve 2014 yılındaki Kırım bağımsızlık oylaması arasındaki süreçte, Kırım Ukrayna’nın ve Rus Karadeniz Filosu’nun bir parçasıydı. Fakat Ukrayna’dan kiralanan deniz üslerine bağımlı olan Rus Karadeniz Filosu, yavaş yavaş ölüyordu ve bu dönemde Türkiye bölgedeki etkisini belirgin bir şekilde güçlendirdi. Bir NATO üyesi olarak Türkiye, büyük bir orduya ve o dönemde bölgede düzenli olarak modernize edilen en güçlü donanmaya sahipti. Türkiye, Karadeniz’de yeni üsler kurmak da dâhil olmak üzere bu konuda alt yapısını geliştirdi. Teknik ekipman geliştirmelerinin yanı sıra askeri personelini eğitme konusuna hız verdi. Karadeniz’de Türkiye tarafından gerçekleştirilen askeri tatbikat ve manevraların sayısı sürekli artmaktadır.
Lakin bu durum Mart 2014 yılında değişti: Kırım, Rusya ile yeniden birleşince, yeniden ülkenin güney stratejik karakolu oldu ve Rusya kendi filosunu ve alt yapısını modernize etmeye başladı. Ancak birçok problem henüz çözümlenmedi. Özellikle, Rus Karadeniz Filosu, hala Sovyet döneminin kısıtlı deniz yeteneklerine sahip “kıyı filosu” olarak kalmaya devam ediyor. 2018 yılı itibariyle, filonun 37 adet gemisi hala 1991 yılından öncesine aittir ve bunların değişmesi gerekmektedir. Lakin yeni devriye gemilerinin göreve alınması durumu, eski Ukrayna gemilerinin motorlarını yenileriyle değiştirecek yeni tedarikçiler bulmak ihtiyacı nedeniyle zor çözülecek bir durumdur.
Tabii ki, bu arka plana karşı NATO’nun Karadeniz’de artan aktivitesi Rusya’yı mecburen endişelendirmektedir. NATO’nun bu bölgedeki askeri faaliyetleri şüpheye mahal bırakmayacak şekilde bölgenin askeri ve siyasi manzarasını olumsuz yönde etkileyecek ve bölgenin mevcut sıkıntılı güvenlik sorunlarını daha da karmaşık hale getirecektir.
Ukrayna ve Gürcistan’a dair Avro-Atlantik beklentileri konuşmaya gerek yoktur. NATO’nun bir zamanlar Ukrayna ve Gürcistan’a sunduğu “açık kapılar” süresiz olarak kapatılacak. Güney Doğu Ukrayna’da bitmeyen anlaşmazlıklar, Ukraynalı yöneticilerin (söyleme bağlı olsa bile) Kırım’ı topraklarına katma konusundaki istekleri ve Gürcistan hükümetinin Abhazya ve Güney Osetya’nın bağımsızlığını tanımayı reddetmesi; bu ülkelerin NATO üyesi olmaya dair umutlarını azaltmıştır. Lakin, bu ittifaka resmi olarak dâhil edilmelerine gerek yoktur. Şu anda NATO, çok işlevli bir askeri organizasyondur. Soğuk Savaş’ın bitişiyle birlikte NATO; genişledi, dönüştü ve özellikle ekonomik, bilimsel ve bilgisel anlamda askeri olmayan karakterde yeni bir özellik kazandı.
Örneğin, 1999 yılından beri ekonomik işbirliği çerçevesinde eski askerlerin dil eğitimine yönelik ortak bir Ukrayna-NATO projesi yürütülmektedir. Ukrayna bakanlık temsilcileri için ekonomi, savunma ve finans gibi konularda askeri bütçenin hazırlanması ve uygulanması üzerine yıllık kurslar düzenlenmektedir. Ukrayna ve NATO arasındaki bilimsel ve teknolojik işbirliği; biyoteknoloji, bilgi teknolojisi, teknolojik gelişim ve materyaller, endüstri, enerji üretim teknolojisi ve çevre koruması gibi konularda gelişiyor.
Askeri işbirliği de gelişiyor. NATO üyesi olmamalarına rağmen Ukrayna ve Gürcistan, NATO’nun birtakım operasyonları içerisinde yer almışlardır. 1999 yılında Gürcistan, Kosova Güçleri’ne (KFOR) barış gücü göndermiştir. 2004 yılında ise Afganistan’daki Uluslararası Güvenlik Destek Gücü (ISAF) aracılığıyla NATO ile işbirliğine başlamıştır. 1990’lı yıllarda Ukrayna, Bosna Hersek’te IFOR ve SFOR ile ve Kosova’da IFOR görevlerinde NATO’yla birlikte çalıştı. 2003 yılından beri bir Ukrayna askeri birliği Irak’taki Koalisyon Güçleri’nin aktivitelerinde yer almıştı. 2007 yılında Ukrayna, ISAF görevinin bir parçası olarak Afganistan’da görev almıştır. 2005 yılında ise NATO’nun Aktif Çaba Harekatı’na katıldı ve ayrıca NATO’ya üye birtakım ülkelerle birlikte bireysel olarak Blackseafor ve Karadeniz Uyumu Harekatı projelerinde yer aldı.
Bütün bunların hepsi 2014 yılından önce oldu. Bu işbirliği, Ukrayna’daki darbe girişiminden sonra daha da arttı. Ancak ne Ukrayna’nın ne de Gürcistan’ın NATO’ya üye olmasına gerek yok. Üye olmamalarına rağmen bu blok ile birlikte yıllardır aktif şekilde ilişki kuruyorlar.
Rusya, Karadeniz ve Akdeniz’deki deniz kuvvetlerinin varlığını güçlendirme yoluyla NATO’nun Karadeniz bölgesindeki varlığına cevap vermelidir. Bu ise, birtakım ilgili sorunların çözümü ve öncelikli olarak lojistik problemlerin çözümü gibi Rus Donanması’nın modernizasyonu ile ayrılmaz bir şekilde bağlantılıdır. Buna ek olarak, Rusya’nın, yerkürenin stratejik olarak önemli bölgelerinde konumlanmış donanma üsleri olarak adlandırılan ve Rus gemilerinin tedarik ve tamir problemlerini çözmeye yarayacak olan “güvenli yer” konseptine geri dönmesi gerekiyor. Lojistik tesis olarak adlandırılan bu yapılar, filoların stratejik uzaklıklardaki operasyonel görevlerini çözebilmelerini sağlıyor. Bu nedenle, yurtdışındaki askeri üslerin varlığı, herkese ait bir alışkanlığın tekrarı değil, acil bir ihtiyaçtır.
Çeviri
Yazar: Konstantin Kurylev
Orijinal Metin: Valdai Discussion Club (15/01/2020)
Çeviri Notu: Bu yazı, Putin’e oldukça yakın ve Rus Dışişleri Bakanlığı ile bağlantılı olan Moskova merkezli düşünce kuruluşu Valdai Discussion Club’tan çevrilmiştir. Rus yönetiminin Karadeniz’e dair bakış açısını kısaca anlayabilmek, Rusya’nın Karadeniz çerçevesindeki Ukrayna ve Gürcistan’a yönelik emellerini nispeten kavrayabilmek ve bölgedeki NATO’ya bakış açısını kısaca öğrenebilmek amacıyla çevrilmiştir.
Rusya hiç bir zaman tarihi emellerinden vazgeçmedi!
1- sıcak denizlere inme
2- Panslavizm
3- Boğazlara ve kuzeydeki denizlere hakim olma
Bütün bunları gerçekleştirmek için de karadeniz adeta bir mutfak orası olmadan Rusya nefes alamaz. Boğazları da alabilse en büyük hayali gerçekleşir.
sonnot: Türkiye’nin de artık çok güçlü bir donanamksı olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz!