franz kafka

Franz Kafka ve Dönüşüm: Yabancılaşıyoruz Çevremize Ama Neden?

1

Türk ve dünya edebiyatında “yabancılaşma” ögesi sıklıkla yer edinir. Franz Kafka da yabancılaşmayı çok iyi bir şekilde yansıtır. “Dönüşüm” gerçekten de bir dönüşümün hikayesidir. Toplumdan ayrı tutulan ya da topluma ayak uyduramayan insanların bir hikayesidir. Çok kısa bir roman olmasına rağmen, romanda yer alan ögeler ve yabancılaşma olgusunun çok başarılı bir şekilde anlatılması, romanın dünya edebiyatında özel bir konumda yer almasını sağlar.

Franz Kanfa’nın baş karakteri Gregor Samsa ile anlattığı yabancılaşma olgusuna Türk edebiyatında da rastlanılır. Özellikle postmodernist yazarlar, öznenin yıkılmışlığı ve toplumdan ayrılmışlığını anlatır. Bazı yazarlar bunu çok sert bir şekilde yaparken bazılarının çok daha yumuşak bir tavırla yabancılaşma olgusuna değindiğini görürüz.

Yusuf Atılgan, Aylak Adam adlı kitabında Bay C. aracılığıyla seslenir. Bay C., boşvermişlik seviyesinde bir tembelliğe sahiptir. Hareketleri, tavırları ve hayata bakış açısı; toplumun normlarından uzaktadır. Yabancılaşmıştır çevresine. Bunun yanı sıra Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar’ındaki Turgut, Tehlikeli Oyunlar’ındaki Hikmet; modern toplumun dayatmalarına karşı büyük bir ironi geliştirir. Hayata bakışları ve her şeyden önemlisi yaşamları; ironinin kendisidir.

Franz Kafka’da da benzer şeyleri görürüz. Dünyanın büyük bir bunalımın içerisinde olduğu bir dönemde, 1915 yılında yayımlanır Dönüşüm kitabı. Kapitalizmin egemen olduğu modern dünyanın dayatmaları, Gregor Samsa’nın böceğe dönüşme metaforu üzerinden anlatılır. Uzun öykü ya da roman olarak değerlendirilebilecek eserin ana karakteri Gregor Samsa’dır.

Grete Samsa ise Gregor Samsa’nın böceğe dönüşmesiyle birlikte ikili ruh hali içerisinde kalan bir karakterdir. Gregor Samsa’nın kardeşi olan Grete Samsa, abisinin yaşadığı dönüşüm ile ona acımaya başlar. Belki de romandaki karakterlerden en çok empati kurabileni kendisidir. Fakat onun da tek başına çabaları yeterli olmayacaktır. Aile meclisinden çıkan, Gregor Samsa’nın evden kovulma fikrine o da alışır.

Gregor Samsa’nın anne ve babası ise bir an bile olsun oğullarına acımaz. Aslında “acıma” duygusu, insani ilişkilerdeki en tehlikeli duygulardan bir tanesidir. Fakat klasik bir kullanımdan dolayı insanların birbirlerine acıması gerektiği düşünülür. Gregor Samsa’nın ne annesi ne de babası, empati duygusuna sahip değildir. Daha doğrusu biz, sadece oğullarıyla olan iletişimlerini bildiğimiz için bu şekilde bir çıkarsamaya ulaşırız. Her iki karakter de toplumun normlarına sahiptir, bu nedenle farklı olanı görmek istemezler; bu kendi oğulları olsa bile.

Romanda ailesini geçindirme göreviyle bir pazarlamacı şirketinde çalışan Gregor Samsa, yaşam kaygısı içerisinde olan bir insandır. Bu nedenle bir gün böceğe dönüştüğünde tek derdi işe gidememesidir. Neden böceğe dönüştüğünü sorgulamaz, onun için önemli olan işini kaybetmemektir. Çalıştığı şirketteki müdürü ise Gregor Samsa’nın işe gelmemesinden ötürü tedirginlik yaşar ama bu tedirginlik, Gregor Samsa’nın hayatına dair değildir.

Tedirgindir çünkü kapitalist sistemde çarkın dönebilmesi için her bireyin üzerine düşen görevleri yerine getirmesi gerekir. Aksi halde sistem çökebilir. Bu nedenle Gregor Samsa’nın müdürü, böceğe dönüşen ve bu nedenle işe gidemeyen Gregor Samsa’nın evine bir ziyaret düzenler. Gregor Samsa’nın bütün çabalara rağmen odadan çıkmaması, kovulmasına neden olacaktır.

Böceğe dönüşen Gregor Samsa’nın bakıcılığını Grete Samsa üstlenir. Ama bir böcek olarak hayatına devam eden Gregor Samsa, doğru düzgün yemek yiyemez ve güçten düşmeye başlar. Zayıflayan ve çelimsizleşen Gregor Samsa, odada hayatını kaybeder. O sırada aile meclisinden, Gregor Samsa’nın evden kovulmasına dair bir karar çıkar. Bu, büyük bir trajedidir. Toplumun normlarına başkaldıran ya da bu normlarla yaşamak istemediğini belirten insanların yaşadıklarıdır bunların hepsi. Toplum tarafından yavaş yavaş toplum dışına itilmek…

Gregor Samsa, Yabancılaşmanın Ete Kemiğe Bürünmüş Halidir

Alegorik bir anlatım ve absürtlükleri kullanarak yabancılaşma olgusuna kitabında yer veren Franz Kafka, bu konuda oldukça başarılı bir yazardır. Gregor Samsa üzerinden anlattığı yabancılaşma olgusu, gündelik hayat içerisinde insanların yaşadıklarının metaforik halidir. Gregor Samsa, bir gün uyandığında böcek olduğunu fark eder. Böcek, çoğu insan tarafından sevimsiz olarak görülen bir canlıdır. Bu nedenle böcek metaforunun kullanılması, kitabın başarılarından ilkidir.

Diğerlerinden farklı olduğu için hem kendi yaşantısını sürdürecek eylemlerde bulunamaz hem de diğerleri tarafından dışlanır ve hor görülür. Anne ve babası bile Gregor Samsa’nın yaşadıklarına odaklanmaz. Onların tek umursadıkları Gregor Samsa’nın ne zaman işe gideceğidir. Ama Gregor Samsa, büyük bir çöküş içindedir. Toplumdan dışlanıyor olduğunun farkındadır adeta. Öyle ki kitabın başlarında Gregor Samsa kendi kendine şunları söyler:

Bu yazımızı da tavsiye ederiz:  Karanlığın Sesi (Küçük Güngör'ün Hikayesi)

“Ah Tanrım, nasıl da güç bir meslek seçmişim kendime! Hemen her gün yoldayım. Bütün bunlar bürodaki asıl işlerden daha yorucu, üstelik bunlar yetmiyormuş gibi bir de yolculuğun çilesi, aktarma trenlerinin stresi, düzensiz, kötü yemekler, sürekli değişen, hiç kalıcı ve samimi olmayan insan ilişkileri…”

Modern dünyanın getirileri, aslında daha kitabın başlarında anlatılmıştır. İnsanın tek görevi, yaşamını sürdürebilmek için çalışması, çalışması ve çalışmasıdır sanki. Evreni anlamak, içerisinde yaşadığımız Dünya adlı gezegeni tanımak; bunların hiçbiri yoktur kapitalist düzende. İnsanlar, çarkın dönmesini sağlayacak bir nesnedir. Gregor Samsa, çarkın dönmesini sağlayan ufacık nesnelerden bir tanesi, bir gün kapitalist düzen içerisinde yer alamayacağını fark ettiğinde; toplum tarafından dışlanmaya ve yalnızlaşmaya başlar.

Burada durup, yalnızlaşmadan bahsetmek istiyorum. İnsanın modern dünyanın kapitalizmle harmanlanan düzeni içerisinde yer alamayacağını fark etmesiyle sonuçlanan yalnızlaşma; sanıldığı kadar korkutucu değildir. İnsanın bir diğerinin acısına ortak olması, kendisinden başka canlıların yaşadığını da fark etmesi, evreni anlamak gibi çok büyük bir amaç uğruna yaşantısını sürdürmesi; kapitalist düzenin sevmediği şeylerdir.

Fakat Gregor Samsa, tam olarak bu farkındalığı yaşayamadığı için “modern dünyanın garip çelişkisi”ni yaşar. En sonunda odasında hayata gözlerini yumduğunda, hizmetçinin süpürgesiyle çöp kutusuna atılır. Ama hayat, bundan çok daha fazlasıdır.

1 Comment

Yorum bırakın

Your email address will not be published.

Edebiyat Kategorisinde Son Yazılar

Ayak İzi

Düşüncelerimin seyisi olmuşum; efendim bir gelir bir gider. Arzularımın kölesi olmuşum; zincirim bir gerilir bir gevşer.

Sevgi Eken Sevgi Biçe

Saçıma ak düştü bu sene, İlk tanenin havaya düşmesi gibi; Hiç olacak olanın üstüne. Hissettim o

Şapșik

En beklenmedik anda, nameler getirdi güvercinler. Bilmiyorum nasıl vardım yanına, başım kollarımın arasında. Bakışınca gözlerinle, düşüncelerim