Dinle serimizde yola Nevâ Makamı ile devam ediyoruz .Neva dediğimizde dahi anlamasak da farklı bir his hasıl oluyor gönlümüzde. Bir yenilik, tazelik, ferahlık yayılıyor uçtan uca.
Nevâ Makamı ile ilgili teorik bilgilere yazımızın sonuna ekleyeceğim linkten ulaşabilirsiniz ama yine de kısaca söz etmek gerekirse :
Nevâ makâmı basit makamlardan olup, durağı Dügâh perdesidir. Seyri inici çıkıcı olan makâmın dizisi ise yerinde Uşşak dörtlüsüne, Nevâ perdesinde bir Rast beşlisinin eklenmesiyle meydana gelir. Güçlüsü aynı adı taşıyan perdenin adı Nevâ’dır.
Klasik Türk Müziğinin ilk akla gelen isimlerinden olan ve daha ziyade Itri olarak tanıdığımız Buhurizade Mustafa Efendiye ait Neva Kar eserinden gönlümüze değeni dökelim şimdi de söze.
Denizin dalgaları değiyor tenime, rüzgar yükümü alıyor, güneş gözümü kamaştırıyor, aydınlık gökyüzü umut diye haykırıyor. Bir film şeridi misali akıyor önümde ömrüm ve benimle beraber yitip giden seneler. Doğduğum an, ilk gülüşüm, ilk adımlarım, ilk sözüm, masumluğum, saflığım. Çocukluğum, oynadığım oyunlar ve gençliğim…
Ne çok şey birikmiş hepsi de birbirinden taze duruyor karşımda acı da sevinç de.
DİNLE!
Geçmiş baharlar geçti mi yoksa gelecek baharlar gelmede mi? Öyle değil güzel insan. Aslında gönlünde bahar olanın özü de bahar sözü de.
DİNLE!
Bir çiçeği koklarken yalan söyleyebilir mi insan, kainatı dinlerken yorulabilir mi, mavilikleri takip ederken adımları acı sulardan, bataklıklardan geçer mi, bir dağa tırmanıp en güzel yemişleri toplayan ellere cana kıymak yakışır mı? Peki ne oluyor şimdi ,nasıl ve neden, yediden yetmişe boyun eğiyoruz nefislerimizin önünde böylesine?
DİNLE!
Her varlık üzerine aldığı sorumluluğu hiç şikayet etmeden nasıl da getiriyor yerine. Dönüp kendime baktığımda utanıyorum bir kareden, bir neva hükmündeki çekirdekten bile.
Bu ahenkli düzeni bozmadan nasıl var olunur bu evrende, hayat hep aksini yapmaya yönlendirirken?
DİNLE!
Denizi seyre durmuş kökleriyle toprağa tutunmuş ağacın bu hayata karşı duruşunu, sessizliği ile anlattığı o muazzam sırrı, yaşına bakmaksızın her daim öğrenmeye hevesli o heyecanını. Masmavi göğün hiç yorulmadan bulutları göğsüne yatırıp okşayışını.
DİNLE!
Sahiplenmeden var olan, her dem bir arayış bir göç halinde olan kuşların kanatlarını, baharı arayan ,hiç durmayan isteyen çığlık çığlığa dualarını.
DİNLE!
Şimdi yaraşır mı sana durmak, yorulmak, hikaye etmek, şikayet etmek. Kainata yoldaş olup tutun ellerinden inancın ile at adımlarını taze ve güzel günlere
DİNLE!
İnleyip sırrını fâşeyleme ağyâra sakın Düşme bilmezlik ile varta-i inkâra sakın Değmesün âhların kâkül-i dil-dâra sakın Sonra Mansûr gibi çıkman olur dâra sakın Arz-i acz etmeyesin yâreden ol yâre sakın Bulduğun cevher-i âlîleri bîçâre sakın. Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen.
Ağlayıp inleyerek sırrını yabancılara açıklama sakın Cahillik edip inkar çukuruna düşme sakın. Ahların sevgilinin kahkülüne değmesin sakın Sonra Mansur gibi darağacına çıkarsın, sakın O sevgiliye yaralarından çaresizlik içinde yakınma sakın Bulduğun yüce cevherleri (ruh) koru gözet ey biçare. Hoşça bak kendine ki kainatın özüsün sen. Bütün yaratıkların gözbebeği olan insansın sen.Sendedir mahzen-i esrâr-ı mahabbet sende Sendedir ma’den-i envâr-ı fütuvvet sende Gizli gizli dahi vardır niçe hâlet sende Ma’rifet sende hüner sende hakıykat sende Nazar etsen yer ü gök dûzah u cennet sende Arş u kürsî ü melek sendedir elbet sende. Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen. Sendedir sevgi sırlarının mahzeni sende Sendedir yiğitlik nurlarının madeni sende Gizli gizli daha nice haller vardır sende İrfan sende, ustalık sende, doğruluk sende Bir baksan, yer ve gök, cehennem ve cennet sende Yüce ve ilahi makamlar ve melekler sendedir elbet sende. Hoşça bak kendine ki kainatın özüsün sen. Bütün yaratıkların gözbebeği olan insansın sen.
Şeyh Galip
Güzel bir çalışma Çok teşekkürler
Çok teşekkür ederim Fatih bey
Gönlü bahar olanın gözüyle gördüğü de bahar oluyor. İnsan yeterki doğarken kalbine saklanan inciyi incitmesin. Kuşlar özgürlüğü, gökyüzü sonsuzluğu anlatırken; insan-ı kamil ise lisanıyla, bakışıyla, hayatıyla umudu anlatır. Şu ömür merdiveninde her yeni doğuşla tazelenen umut, kim bilir ne özler saklar özünde. Sıkılmadan okuduğum ve beni epey düşündüren bir yazıydı. Ellerinize sağlık .
Teşekkür ederim